31 Mayıs seçimlerinden sonra kültür politikaları + Onur Ayı başladı + Argonotlar Ajanda
Bu hafta yerel seçimler öncesi ve sonrası belediye kültür politikalarına bakıyoruz. Onur Ayı'nın ilk yazısıyla kutlamalara başlıyoruz. Güncel sergi rehberi Argonotlar Ajanda ise bu hafta da dopdolu.
Kültür etkinliklerinden kültür politikalarına

31 Mart yerel seçimlerinin ardından belediyelerin kültür politikaları nasıl şekillenmeli? Ulaş Bayraktar, kaleme aldı.
Kültür politikalarında istikrarsızlığa da mahal veren bu eğilimi aşmanın yolu kültür yönetiminin de belli uzmanlık, deneyim ve beceriler içermesi gereken bir kadro gerektirdiğinin kabulüyle başlıyor. Farklı kültürel kimlik ve pratiklere karşı eşit mesafeyi koruyacak, sanatsal çalışmaların niteliğini anlayabilecek liyakatte yöneticilerin göreve gelmesi ve karar alıp onları icra edebilecek yetki ve kaynaklarla donatılmaları büyük önem taşıyor. Elbette tüm belediye birimleri için geçerli bir önerme olsa da kültür birimlerinde gözlediğimiz keyfilik ve istikrarsızlık liyakat ihtiyacının altını daha kalın çizmemizi gerektiriyor.
Kadroların liyakatle oluşturulmasının yetmeyeceğini de hemen eklemek lazım. Çünkü yerel hizmetlerin birçoğundan farklı olarak kültür politikaları hem aktör hem de içerik olarak çok geniş bir yelpazeye hitap eder. İcracılar; yani kültür etkinliklerini hayata geçirenler bakımından sahne sanatçıları, plastik sanatçılar, el sanatçıları gibi birbirinden farklı faaliyet alanları söz konusudur. Her birinin ihtiyacı farklı, talepleri değişkendir. İzleyiciler için de aynı çeşitlilik geçerlidir. Farklı kültürler, yaşlar, ilgi ve beğenilerin varlığında kültür politikalarının belirlenmesi teknik bir süreç olmanın çok ötesine geçer. Tercihlerin, beğeni ve taleplerin bu kadar farklılaştığı bir hizmet alanında müzakere ve katılım daha kritik bir anlam taşır.
📌 Daha önce, Emre Erbirer, İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin kültür alanındaki beş yıllık politika, strateji ve çalışmalarını, açılan müzeler ve düzenlenen etkinlikler aracılığıyla kapsamlı olarak ele almıştı.
Monolitik, kakofonik ve kaotik: İstanbul Büyükşehir Belediyesi kültür politikaları, stratejisi ve programları
İBB’nin kültür politikalarından sorumlu birimi Kültür Daire Başkanlığı tarafından 2020 yılının Şubat ayında, tam da pandemi başlamadan önce “İstanbul Kültür Sanat Platformu Oluşum Çalıştayı” başlıklı bir çalıştay düzenlenmişti.“İstanbul’un kültür sanat politikalarını katılımcı ve kapsayıcı bir şekilde planlamak, kültür sanat yaşamının sorunlarının, önceliklerinin, vizyonlarının sürdürülebilir kalkınma ilkeleri temelinde belirlendiği, tartışıldığı, çözümlerinin geliştirildiği, ortak aklın ve uzlaşmanın esas olduğu demokratik bir yapı olarak düşünüldüğü” belirtilen bu çalıştay sonucunda bir rapor yayınlanmış[5] ve sonrasında İstanbul Kültür Sanat Platformu Danışma Kurulu kurulmuştu.[6] Gönüllülük esasıyla çalışacak olan Danışma Kurulu üyelerinin görev sürelerinin bir yıl olması ve yılda en az üç toplantı yapmaları öngörülmüştü. Bu kuruldaki üyelerin görev süresi bittiğinde yerlerine yeni üyeler seçilmedi. İBB Miras ve İBB Kültür’ün mevcut çalışmalarının arkasındaki vizyonu ortaya koyan, İstanbul Büyükşehir Belediyesi eski Genel Sekreter Yardımcısı ve şu anda Fatih Belediyesi Başkan Adayı olarak duyurulan Mahir Polat, Ocak 2023’te Politikyol’a verdiği söyleşide, İBB’nin “Uzunca bir süredir kültür-sanat dünyası için bir çalışma ağı modeli tasarlamak üzere hummalı bir çaba içerisinde” olduğunu ve “Yakında açıklanması beklenen bu modelde, kültür-sanat dünyasındaki tüm paydaşlar bir araya getirilecek ve yabancı işbirlikleriyle de bu alan güçlendirilecek; uluslararası kurumlarla ortak projeler, sergiler, yayınlar, koleksiyon ortaklıkları yoluyla seçenekler genişletilecek.” ifadelerinde bulunuyordu. Aradan bir yıl geçti ancak bu çalışma ağı modeline dair paylaşılan bir şey olmadı.
Var olduğumuzu nasıl ispatlarız?

Özlem Günyol ve Mustafa Kunt’un “Yukarı Düşenler” sergisi üzerine Fisun Yalçınkaya’nın izlenimleri…
Pratiklerinde hareket üzerine düşünmenin yollarını gösteren ve sistemlerin, kurumsal yapıların eleştirilerini açan Özlem Günyol ve Mustafa Kunt ikilisinin Dirimart Dolapdere’de gerçekleşen sergisi “Yukarı Düşenler”e sistemler karşısında varlığını ispatlamaya çalışmanın ne demek olduğunu ve bu kalabalıkların nasıl idare edildiğini, hangi hiyerarşi katmanlarının kalabalıkların içinde nasıl hareket ettiğimizi belirlediğini düşünerek girdim. Hareket bize ne söyler, hareket etmenin çağrışımları nelerdir, kalabalıkların hareketleri varlığımıza dair nasıl ispatlar sunar, bizler varlığımızı nasıl ispatlayabiliriz, sorularıyla… Sergi, insan unsurunu arka plana iten ve güç sahiplerini öne alan bir hiyerarşik yapının temsillerini kırmaya odaklanıyordu temelde. Bu sergi için üretilen dört yeni eserle birlikte toplam yedi eser, birbiriyle bir denge içinde sunuluyordu. Bir dizi nesne tekrar tekrar ele alınarak bir bütüne dönüşüyordu. Kamusal alan anıtları, halılar, merdivenler ve yüksek yapılar… İzleyici, hem serginin dışında bıraktığı hayatında tüm bunlar arasında bir oyuncu olduğunu fark ederek sergiye eklemleniyor hem de serginin içinde yeniden bu oyunu güç dengeleri değişmiş haliyle oynamaya davet ediliyordu.
Öyle Sınırsız Öyle Derin Öyle Çok:* Onur Haftası sergilerine günümüzden bir bakış
LGBTİ+ Onur Ayı başladı.🌈 Furkan Öztekin’in Sanat Dünyamız dergisi için 2000’lerden günümüze Onur Haftası kapsamında gerçekleştirilen sergiler üzerine kaleme aldığı yazı Argonotlar Kütüphanesinde.
Cinsiyet, cinsel kimlik, sansür, otosansür, beden, aile ve militarizm gibi LGBTİ+ aktivizminin sıklıkla üzerinde durduğu ya da cebelleştiği kavramlar, eleştirel serginin odak noktasını oluşturuyor. 16. İstanbul LGBTİ+ Onur Haftası’nın hummalı hazırlıkları sırasında açılan “Makul” sergisi, bugünden bakıldığında iki önemli vurguya sahip. İlki, atölyelerinde sessiz sedasız üretimler gerçekleştiren kuir sanatçıların kimilerini ilk kez sanat izleyicisiyle buluşturması, ikincisi ise makul olanın iki yüzlü toplum ve iktidar mekanizmaları tarafından nasıl şekillendirildiğini ve manipüle edildiğini göstermesi. Yine aynı şekilde serginin gerçekleştiği döneme bakmak, LGBTİ+ öznelere uygulanan baskı ve şiddetin günümüzde nasıl katlanarak devam ettiğini göstermesi bakımından oldukça önemli.
Argonotlar Ajanda güncel sergileri takip edebileceğiniz bir rehber.
Yeni sergiler
Art On, Crossroads VII, 8 Haziran - 20 Temmuz
Sanatorium, Filizlendiğimiz Bir Çatlak, 7 Haziran - 20 Temmuz
Galeri Siyah Beyaz, Çizginin Yolculuğu, 4 Haziran - 29 Haziran
Devam eden sergiler
Pera Müzesi, Ters Yüz PƎRⱯ: Mekânlar ve Metinler Üzerine Denemeler, 18 Haziran
Martch Art Project, Shards of Stones / Caterina Roppo, 22 Haziran
Quick Art Space, Gökyüzünün Karnında(n) / Kaan Kemal Öner, 28 Haziran
Anna Laudel Gallery, Taşların Ardında: An ve Arşiv / Tuğçe Diri, 30 Haziran
Pilot Galeri, Beden Fragmanları, 13 Temmuz
Zilberman Selected, Ev Başladığın Yerdir, 20 Temmuz
Arter, Prix Pictet Human, 27 Temmuz
Zilberman İstanbul, Kīpuka / Erinç Seymen, 2 Ağustos
Arter, GLOSSOLALALA, 4 Ağustos
Yapı Kredi Kültür Sanat, Bugünü Resmetmek, 11 Ağustos
Salt Beyoğlu, Havaya Dair / 2050+, 18 Ağustos
Yunt, Buraya Nasıl Geldik? / Mike Berg, 25 Ağustos
Meşher, Göz Alabildiğine İstanbul: Beş Asırdan Manzaralar, 29 Eylül
Salt Galata, Öyleyse En Başa Dönelim / Itizar Barrio, 29 Eylül
Arter, Göründüğü Gibi / Şakir Gökçebağ, 10 Kasım
Arter, Uçurtma Zamanı/Jackie Matisse, 12 Aralık
Arter, Farz Et Ki Sen Yoksun, 29 Aralık
Görmek için son günler
Merdiven Art Space, Parça Parça, 8 Haziran
The Pill, Resimlerden Uzakta / Mireille Blanc, 14 Haziran
Milli Reasürans Sanat Galerisi, Hakiki Hikâyeler / Hasan Deniz, 14 Haziran
Versus Art Project, Hareket Alanı / Huo Rf, 14 Haziran
Haftaya görüşmek üzere.