“Bir Koleksiyoner Hikâyesi” gerçekten bir koleksiyonerin hikâyesini anlatıyor mu?
Bu hafta odağımızda Mustafa Taviloğlu'nun koleksiyon sergisi, Ekin Kano'nun solosu, Arkas'taki Joan Miró sergisi ve bir transmedya projesi olan ENDOPHASIA yer alıyor.
Kayan zeminler, muğlaklaşan ayrımlar
Bütün dünya geçirgen, hissedilebilir, görülebilir… Sanki ben içerideyim, dışarıya bakıyorum. Ekin Kano’nun açtığı çatlaktan sızıyor ve görüyorum.
Bu dokulara ve katmanlaraysa eller eşlik ediyor. Ellerin birbirini, çevresindekileri nasıl kavradığı, kavradıklarıyla formunu değiştirdiği bir anlatı barındırıyor bu eserler. Biraz kalbin aynası gibi eller… Duygusal ifadeleri tutmak, bırakmak, ifade etmek için kalbin ellere ihtiyacı var. Birbiri içinde onca duyguyu taşıyan kalbin ritimine eşlik eden eller aslında dilin de bir parçası. Kano’nun ellere, dokulara ve katmanlara bakışı, temasın kalbin ritmi ve ellerin hareketleriyle mümkün olduğunu hatırlatıyor. Minör jestlerin, temasın ve dokunmanın eksildiği şu dönemlerde yeniden nasıl ilişkilendiğimizi düşündürüyor sanatçı bir yandan.
“Bir Koleksiyoner Hikâyesi” gerçekten bir koleksiyonerin hikâyesini anlatıyor mu?
Harika hikâyelerin çoğu bir dönüşümü içerir. Taviloğlu’nun 50 yılı aşkın süredir oluşturduğu koleksiyonun hikâyesinde dönüşüm nerede?
Hikâye anlatımının temelinde merkezî bir tema ve bu temaya bağlı açık ve ilgi çekici bir konu olması beklenir. Bu konuların hikâyeye derinlik katması ve onunla etkileşime giren izleyicide birtakım duygular uyandırması gerekir. Buradan baktığımızda “Bir Koleksiyoner Hikâyesi” sergisinin odağına aldığı tema ve işlediği konular ne? Küratörler, koleksiyondaki insan/figür, mekân/kent, doğa/peyzaj ve soyut (Burada soyut/somut şeklinde bir ikilik olmamasının nedeni ne acaba?) olarak dört ana temanın her birini ayrı alt başlıklar altında ve farklı sergi mekânlarına yerleştirmeye karar vermiş. Her temanın koleksiyonun farklı yönlerini, Türkiye ve dünya sanatındaki yerini ve koleksiyonun bu temalar üzerinden bir kültürel ve sanatsal birikimi yansıtması hedeflenmiş. “Tanıdığımız İnsanlar”, “Yaşadığımız Şehirler”, “İzlediğimiz Manzaralar” ve “Gördüğümüz Renkler” başlıklarıyla bölümlere ayrılan sergideki bu izlek, hikâyenin odağına koleksiyoneri değil, koleksiyonun kendisini ve eserleri koymuş. Zira hikâyenin merkezinde ve bizatihi başlığında “koleksiyoner”in yer aldığı bir sergideki küratoryal temaların koleksiyondaki eserler üzerinden değil, koleksiyonerin hayatı, yolculuğu ve koleksiyondaki eserlerle ilişkisi üzerinden olması beklenir doğal olarak.
Katalan bir rüya: Joan Miró
Arkas Sanat Merkezi’nde yer alan “Joan Miró: İmge, Metin, Gösterge” sergisi Katalan sanatçının dünyasına girmek için bir fırsat.
Joan Miró’nun sanat yolculuğu yaşamı boyunca farklı coğrafyalar ve duygusal manzaralarla şekillenir. Katalonya’nın Mont-roig köyü, genç Miró için bir huzur ve ilham kaynağıdır; burada doğanın saf enerjisiyle sanatına yön verir. 1920’lerde Paris’e taşınmasıyla birlikte, sürrealist hareketin dinamik atmosferine dahil olur ve bu, eserlerinde hayal gücünün sınırlarını zorlayan yeni bir dönemi başlatır. Miró, yaşamı boyunca hem köklerine sadık kalmayı hem de yeniliklere açık olmayı başarmış bir sanatçıdır. Renkler, semboller ve formlar, onun dünyasını yansıtan bir dil haline gelir ve sanatında özgün bir ifadeye dönüşür. Miró’nun hikâyesi hem Katalonya’nın kırsal dinginliğini hem de modern sanatın çılgın temposunu aynı potada eriten bir serüvendir. İlerleyen yıllarda New York’un Soyut Dışavurumculuk enerjisiyle tanışır, ancak savaşın gölgesinde Palma de Mallorca’ya dönerek arkadaşının tasarladığı bir stüdyoda yaratıcı dünyasını yeniden inşa eder.
ENDOPHASIA: Konuşmaktan ötesine dair bir transmedya performans
Afazi birey Sinan Uygun’un hikâyesinin anlatıldığı transmedya projesi ENDOPHASIA’yı ekibiyle konuştuk.
Seyirci bu tarz bir soyut düşünceden somut bir deneyime doğru akan performansı nasıl kavrıyor? Buna dair izlenimleriniz olabildi mi?
G.U: Şimdiye kadarki gösterimlerdeki seyirci kitlemizin çeşitliliği hepimiz için sürpriz oldu. Sanatçılar, doktorlar, “tiyatro seyircileri”, afazi deneyimi olan bireyler ya da yakınları, araştırmacılar, yapay zekâ alanında çalışanlar ya da sadece hiç bilmediği bir durumla yaşayacağı deneyimi merak edip gelenler olsun, çok değerli geri dönüşler aldık. Sinan’ın hikâyesi ve oradaki varlığı bir yana, izlendiğinde ne söylediği ya da söyleyemediği aslında çok net olan ve seninle o anın deneyimini doğrudan paylaşıma açan ama bunu oldukça soyut ve çok dilli bir tasarımla sunan bir proje bu. Hikâyenin öznelerinden biri olarak, yarı otobiyografik bu üretim sürecinde derinleştiğim, kaybolduğum, ne olduğunu fark edemediğim ya da bana olağan gelen pek çok konudaki kavrayışı, anlamı ekibimin ve seyircilerimizin geri dönüşlerinden aldım. Hazmedilmesi hiç de kolay olmayan bir iş çıkarttığımızı şimdi fark ediyorum. Aldığım geri dönüşlere bakılırsa, neden böyle bir projeye kalkıştığımızı, ne söylemek ve paylaşmak istediğimizi ve yeni bir dil arayışımızın nerelere varabileceğini seyircilerimiz benden iyi kavramış görünüyor.
Haftanın kütüphane yazıları
İttifakı Aramak
16 Şubat 2025’e kadar Barın Han’da görülebilecek olan “Anlatı Gücü İttifakı” sergisinin küratör metni Argonotlar Kütüphanesinde.
Anlatı Gücü İttifakı: Sergi, izleyicilerinden, mekâna girdiklerinde, (hayali) bir sohbete girmelerini talep ediyor. Bu talep, sanatçıların üretimleri ile her köşede farklı bir yöne gidiyor ama konuşma, diyalog tükenmiyor ve aklımızda kırıntılar şeklinde kalacak ve zamanla belki giderek büyüyecek sembollere dönüşüyor. Anlatının bu yüzden talepkâr bir doğası var. Sizi bir an için yakalayacak ve bir daha bırakmayacak. İçinizde formu değişecek. Onu bir gün bir manzarada ya da bir sesin içinde, uzak bir dünyada tekrar tekrar bulacaksınız. Konuşma, diyalog uzayacak; sizi başka anlatılara bağlayacak. Buradan yola çıkarak anlatının gücünü ve onun karşı bir duruş aracı olabileceğine dair yolu deneme gereğini ciddiye alıyoruz.
Bir Muz Bazen Sadece Bir Muzdur ve Tersi de Aynı Şekilde Geçerlidir
Livera Kitap tarafından yayımlanan Bir Muz Bazen Sadece Bir Muzdur ve Tersi de Aynı Şekilde Geçerlidir kitabının önsözü Argonotlar Kütüphanesinde.
Çalışma yüzeyimizi kuran sorumuz, çağdaş sanat yapıtının eyleme tarzı ve bu tarzın toplumda yarattığı infial idi. Kitapta yer alan her yazar bu soruya başka bir perspektiften baktı. Yazılar kendi meramlarını anlatacaklar, herhangi bir özetleme telaşına düşmeden bu önsözde sadece şu notları düşmek yerinde olacak: Süreyyya Evren her zamanki coşkusu ile projeyi ilk iki cümlesinde anladı ve birlikte düşünme moduna geçerek “çağdaş sanat stratejileri içinden muzun resmi”ne baktı. Rafet Arslan, sürrealist eylemin sıra neferi olarak, kentler arası yoğun koşturma temposu içinde enerjisinden bir damla kaybetmeden “Avangardın tarihinde Comedian hangi rolü oynar?” sorusunun peşine düştü. Murat Alat, sanat ve fuar düşüncesi üzerinde durarak onu “Spekülasyonlar evreninde çağdaş sanat yapıtı nasıl var olur?” sorusuna doğru geliştirdi.
Olanaksız gözükse de
22 Şubat 2025’e kadar SANATORIUM’da görülebilecek Gülşah Mursaloğlu’nun “Pul Pul Döküldü, Ufalandı Zaman” başlıklı kişisel sergisinin sergi metni Argonotlar Kütüphanesinde.
Kadının merakı istem dışı bir güç tarafından şekilleniyor gibi; bedenimizdeki otonom süreçlerin, bilinçli olarak talep etmediğimiz eylemleri gerçekleştirmemizi sağlaması gibi. Tam olarak uyurgezer olduğunu söyleyemeyiz. Aksine fiziksel olarak farkında ve dikkatli, ancak zamanın askıya alındığı, ne doğrusal ne de kümülatif bir biçimde hareket ettiği, sınırları belli bir alan içinde hareket ediyor. Koridorun sonuna geldiğinde, küçük mekanik tumbler onu bekliyor. Haznesi boş; diz çöküp yumurtaları doldurmaya başlıyor. Fakat yumurta kabukları tumblerda döndürülmüştü; çoktan paramparça olmuşlardı. Döndürülüşlerini ve takırdamalarını izlemiş, kırık kabuk parçalarının bir yığının içine düştüğünü görmüştük zaten. Yumurtaların-zamanı, tıpkı rüya-zamanı gibi, dairesel olmakla birlikte tekrarlar içerir ve rastlantısaldır (çatlayacak mı yoksa çatlamayacak mı?) Mineral açıdan bakacak olursak, yumurta kabukları kompostta kolayca çözünür; kabuğu oluşturan elementler önce bitkiler tarafından emilir, sonra da hayvanlar tarafından tüketilir ya da yavaşça birikerek tortul kayaçlar haline gelir—tabii hızlı bir şekilde tekrardan bedenlerde yumurtaya dönüşmezlerse.
Hitay Vakfı Sanat Yarışması Başvuruları 1 Şubat’ta Başladı

Görsel sanatlar alanındaki güncel çalışmalar için alan açmak ve üniversiteli öğrencilere destek olmak amacıyla Hitay Vakfı tarafından düzenlenen Hitay Vakfı Sanat Yarışması’na başvurular 1 Şubat’ta başladı. 1 Şubat – 14 Mart 2025 tarihleri arasında gerçekleşecek başvurular, jüri tarafından değerlendirilecek. Ardından seçilen 10 portfolyo sahibi, 14 Haziran – 14 Eylül 2025 tarihleri arasında Berlin’de gerçekleştirilecek olan 13. Berlin Bienali’ne 1 haftalık bir keşif programına gönderilerek; Berlin sanat dünyası, bienal ve gerçekleşecek olan sergiyi izleme fırsatı bulacak. Bu gezi bursunu kazanan isimler 21 Mart tarihinde duyurulacak.
Argonotlar Ajanda
Argonotlar Ajanda güncel sergileri takip edebileceğiniz bir rehber.
Yeni sergiler
BüroSarıgedik, Solukdaş, 18 Şubat - 21 Mart
Öktem Aykut, Opus 3c / Silva Bingaz, 15 Şubat - 22 Mart
Devam eden sergiler
Sanatorium, Pul Pul Döküldü, Ufalandı Zaman / Gülşah Mursaloğlu, 22 Şubat
Galerist, Atsız Süvari / Nazım Ünal Yılmaz, 22 Şubat
Zilberman Istanbul, Dalgalar Harita Çizmez / Cengiz Tekin, 22 Şubat
Art On, Urban Artifacts / Oddviz, 22 Şubat
Arter, Karaya Çıkmak Yasaktır / Maaria Wirkkala, 23 Şubat
Dirimart Dolapdere, Yolda / Nuri Bilge Ceylan, 23 Şubat
Anna Laudel Gallery, Her Yerde Ev Olma Arzusu / Özlem Yenigül, 2 Mart
Martch Art Project, Süregelen bütün bu şeyler arasında / Merve Denizci, 7 Mart
Bozlu Art Project, Kuzeye Doğru, 22 Mart
Loft Art, Yaşam Şarkısını Söyler, 22 Mart
EVİN, EVİN’Salon, 29 Mart
Quick Art Space, Palas Pandıras / Desen Halıçınarlı, 1 Nisan
Zilberman Selected, Hayalet Uzuvlar / Selçuk Artut, 5 Nisan
Arter, Islak Zemin / Yasemin Özcan, 6 Nisan
Arter, Gelecek Zamanın Süregelen Hikâyesi / Angelica Mesiti, 6 Nisan
Yunt, Serbestlik Dereceleri, 11 Nisan
İstanbul Araştırmaları Enstitüsü, Çocuk Odaklı Şehir - Bir Eşitlik Arayışı, 4 Mayıs
Meşher, Hikâye İstanbul’da Geçiyor, 13 Temmuz
Arter, İçinde Yaşadığımız Deri / Koray Ariş, 3 Ağustos
Borusan Contemporary, İçimdeki Şehir / Doug Aitken, 17 Ağustos
Borusan Contemporary, Ebedi Prelüd, 17 Ağustos
Arter, Duvar Çizimi / Can Aytekin, 14 Ocak 2025'ten itibaren
Görmek için son günler
artSümer, Her İnce Jestin Gölgesi Geleceğe Düşer / Basim Magdy, 15 Şubat
Galeri Siyah Beyaz, Mehmet Nâzım / Mehmet Nâzım, 15 Şubat
Galeri Nev İstanbul, NUX 9/Aras Seddigh, 15 Şubat
Dirimart Pera, Hiperbol Yükseliş / Gabriela Těthalová, 16 Şubat
Haftaya görüşmek üzere.