Bugünü Resmetmek + Havaya Dair + Yasemin Özcan + Argonotlar Ajanda
Yazın son haftalarında güncel sanat dünyası durgun. Ancak her zamanki gibi derinlikli yazılarımızla karşınızdayız. Haftaya görüşmek üzere.
Bugünü resmederken: Oluşun Resimleri
Sanatçı Derya Ülker “Bugünü Resmetmek” sergisinde yer alan tuvallerinin yolculuğunu ve süreçteki deneyimlerini anlatıyor.
✍️ Derya Ülker
Oluşun Resimleri ilk olarak 2019’da Karşı Sanat’ta Demo Lab, Suimasen ve Moku fotoğraf inisiyatifleriyle birlikte açtığımız “Fermantasyon” sergisinde ortaya çıkmıştı. Yaz aylarında orada geçirdiğimiz günlerde, yaptığımız balkon ve masa başı sohbetlerinde hızlı eskizler almıştım, adetimdir. O yazın sonunda, sergi kurulumu sırasında o anın, galerinin, galerideki ışığın değişiminin ve sergiyi kurmakta olan sanatçıların resimlerini yaptım. (Bu süreçte fikir ve destekleriyle yanımda olan Karşı Sanat ekibine özellikle Orhan Cem Çetin, Eda Yiğit, M. Cevahir Akbaş ve Bekir Dindar’a çok teşekkür ederim.) Bu resimler hemen o an, oracıkta yapılmış halleriyle, altlarında yerde duran resim malzemesiyle birlikte sergilenmişti.
Sergiden beş yıl sonra, 2024 yılı Şubat ayında Didem Yazıcı ile Burcu Çimen bu resimler ve o süreç hakkında konuşmak üzere beni aradılar. Oluşun Resimleri’nde ne yapmak istediğimi görmüşlerdi. Onların cesaret vermesiyle ve aynı fikirden hareketle, “Bugünü Resmetmek” için sergi sürecini belgeleyeceğim bir maceraya giriştik. Tüm bu süreçte ilgilerini eksik etmediler, bu kapsamlı sergiyi ince ince işlediler.
Mahsul Vakaları: Toprağın, suyun ve havanın hikâyesi
Yeryüzü ve onu mesken tutanlarla işbirliği ve bir aradalıklara dayalı bir sergi ve kamu programı olan “Mahsul Vakaları” 22 Eylül tarihine kadar Bayetav Sanat’ta.
✍️ Erdem Gürsu
“Mahsul Vakaları” bizleri Anadolu’da hâlâ izleri süren kadim üretim yöntemlerini hatırlatarak türeterek aktarmanın olasılıkları üzerine de düşündürüyor. Bu bağlamda, Yasemin Ülgen’in Topluluk Mahsulleri, serginin gerçekleştiği tarihi Levanten köşkünün mutfağında İzmir gıda topluluklarının üretimlerinden bir seçki sunuyor. Gelecekte yaşanabilir bir çevreye mani olmadan sürdürülebilir tarımsal üretim imkânlarını gözeten bu topluluklar ve üretimleri, bizi unuttuğumuz kadim üretim yöntemlerini yeniden düşünmeye davet ediyor. Bu ürünlere gıdanın üretim süreçlerindeki emek ve adalet üzerine çalışan bir kooperatif olan Kalkınma Atölyesi’nin yayınları, Bergama’nın kültürel mirası parşömenin en son üreticilerinden biri olan Nesrin Ermiş’in parşömeni, Günseli Baki’nin topladığı çam kozalakları ve meyve vermiş bir su kabağı eşlik ediyor.
Yasemin Özcan: Emek ve idrak
İKSV yürütücülüğünde gerçekleşen SaDe (Sanatçı Destek Fonu) ilk dönem sanatçılarını tanıyoruz. Evrim Kaya, Yasemin Özcan’ın dil ile madde etrafında şekillenen sanat pratiğine odaklanıyor.
✍️ Evrim Kaya
Sık sık geri döndüğü “her şeyi hatırlamak bir tür deliliktir” aksiyomunun yine bir kısa devre hareketiyle ifade ettiğinin bir benzeri olan, bir anlam enflasyonu yaratan bu yorgunluğun karşısına bir malzeme olarak anlamın kendisiyle dikilerek verilen bir yanıt. Özcan’ın işleri, gösterge ile dünyayı, doğrudan bir anlam ilişkisiyle bir araya getirmenin zorluğuna bir çare olarak iki taraflı bir stratejiye sahiptir: bir taraftan maddenin kendisini, anlama bir kaynak ya da göstergenin dünyadaki karşılığı değil de bir başka gösterge gibi kullanırken, diğer taraftan göstergenin şeyler arasında bir şey olmayı içeren maddi yapısına vurgu yapar. Dünyayla bağlantısından haklı kuşkular duyduğumuz dili, anlamazdan gelen, kestirmeci bir materyalizmle değil, onu bir ifade aracı olarak başka malzemelerden ayıran ve biricik kılan özellikleriyle dünyaya geri taşırken, sembolleri anlamı deneyime dönüştürmek için kullanır.
Kırılgan anlara hayat vermek
Onur Kaymak ile ilk kişisel sergisi “Gölgemdeki Anı(t)lar” ve yaratım süreçlerinde malzemeyle kurduğu ilişki ve rastlantısallık üzerine.
✍️ Seda Niğbolu
Evet, aslında çalışmalarımı üretirken fotoğraftan yararlanmak bana çok pratiklik sağlıyor. Fotoğraf çekmenin de kendi içinde çok farklı bir dinamiği var. Belki şunun altını çizmek iyi olabilir, bu fotoğrafların sanatsal hiç bir değeri yok ve düşük çözünürlükte imgelerden oluşuyorlar çoğu zaman. Bir ânı, mekânı veya objeyi unutmamak için çok kolaylık sağlıyorlar bana. Özellikle düşük çözünürlükte olmaları aslında bu sürecin de bir parçası haline geliyor. Bu sayede elektronik cihazlarda muhafaza etmek ve onlara çok çabuk ulaşmak da mümkün oluyor. Hito Steyerl In Defense Of Poor Image adlı makalesinde kötü çözünürlükteki fotoğrafların kaderlerini ve onların yarattığı etkiyi çok iyi açıklıyor. Makale, düşük çözünürlüklü görüntüleri görsel kültürü demokratikleştiren, marjinalleştirilmiş tarihleri koruyan ve medya üretimindeki geleneksel güç yapılarını alt üst eden önemli bir kültürel olgu olarak konumlandırıyor. Düşük kalitelerine rağmen düşük çözünürlüklü görseller erişilebilirlik, dağıtım ve siyasi ve kültürel direniş potansiyeli açısından büyük değer taşıyorlar. Son dönemdeki çalışmalarım nazarında, fotoğraf bir beceri unsurunu değil kavramsal bir durumu teşkil ediyor. İmgesini oluşturduğum nesneler ve mekânlar aslında öyle çok da güzel ve iç açıcı yapılardan oluşmuyor. Çalışmalarımda fotografik bir etkinin görünmesi aslında zaten kaderleri çirkinliğe itilmiş olan yapıları izlenebilir hale getiriyor.
Sanatsal, zamansal, mekânsal ve evrensel: Havaya Dair
Milano merkezli tasarım stüdyosu 2050+ ile Salt Beyoğlu’ndaki güncel sergileri “Havaya Dair”i konuştuk.
Sergi deneyimi oldukça öznel ve bizler perdelerin arasında farklı etkileşim, ilgi ve odak seviyesiyle dolaşıyoruz. Kolektif olarak tüm işlerimizi geliştirirken ve yürütürken bunu aklımızda tutuyoruz. Her bir işin nesnel etkisinden bahsetmek mümkünse de “Havaya Dair”, ziyaretçilere hava kirliliğini yönetme, kontrol etme veya değiştirme yeteneği vadetmiyor. Çeşitli sebep sonuçların belgelendiği bu sergide farklı araçlar, havayı kirleten etmenleri görselleştirmek ve daha geniş kitlelere ulaştırmak için kullanıldı. Salt Beyoğlu Forum’u boyunca parçalara ve katmanlara ayrılmış, böylelikle mekânsallaşmış perdeler, ziyaretçinin nasıl algıladığına ve özümsediğine bağlı olarak farklı okuma alternatiflerine açık.
Sessiz pazartesiler ve yüksek sesli baskılar
Protodispatch’in bu sayısında Dika Ofoma’nın Nijerya’da yaşamayı ve hükümetler şiddetin yayılmasına izin verdiğinde ne olduğunu konu alan Sessiz Bir Pazartesi filmi var.
✍️ Çeviri: Erdem Gürsu
Calistus rolü için oyuncu seçerken bariz bir zorlukla karşılaştım. Oyunculara ulaşıp onlara hikâyeyi anlattığımda, genellikle reddediyorlardı. Bu isteksizlik, genç erkeklerin filmde de yer verdiğimiz IPOB grubu tarafından sıklıkla hedef alınmasından kaynaklanıyordu. Politik olmak öncelikli amacım olmasa da film IPOB’a yönelik bazı eleştiriler içeriyor. Ancak benim asıl odaklandığım nokta, durumun gerçeklerini Kamnonu ve kardeşi Ogbonna gibi sıradan insanların gözünden tasvir etmekti. Yine de Calistus’u oynamak istemeyen üç ya da dört oyuncudan vazgeçmek zorunda kalacağımı öngöremedim. Sonuç olarak Calistus’u benim bir arkadaşım oynadı. Ona ilk gittiğimde o da hayır demişti. Yaklaşık dört oyuncu rolü reddettikten sonra ona geri döndüm. Benim arkadaşım olduğu için bir şekilde onu ikna ettim. Kendisi profesyonel bir oyuncu değil, filme zorla dahil ettiğim teknoloji meraklısı biri sadece. Sadece Calistus için değil, Ogbonna rolünü de geri çeviren oyuncular oldu. Diğer yandan Uzoamaka mesela Kamnonu’yu oynamak için resmen atladı ve karakterden de gayet memnundu. Ama erkek başrol oyuncularını seçmek zor oldu.
DUYURU: Bor Sanat ve EXIT Kolektif’ten konuk sanatçı programına açık çağrı
Bor Sanat ve Exit Kolektif Mardinli sanatçıları yeni konuk sanatçı programına davet ediyor. Bor Holding bünyesinde 2023 yılında kurulan Bor Sanat, sanatı ve sanatçıları desteklemeyi sürdürüyor. Mardin’de bulunan Exit Kolektif ile ortak bir konuk sanatçı projesi geliştiren Bor Sanat, kolektif yerleşkesinde sanatçıları buluşturan bir projeye imza atıyor. Exit Kolektif ve Bor Sanat’ın açık çağrı ile sanatçıları davet ettiği bu proje kapsamında, ulusal ve uluslararası sanatçılar yılda 4 kez birer aylık dönemler halinde Exit Kolektif üretim alanında konaklayacak ve sanat çalışmaları yapacaklar.
Konuk Sanatçı projesi, Mardin’in tarihi derinliğe sahip, zengin kültür ortamında Mardin’de yaşayan sanatçılarla ulusal / uluslararası sanatçıların kolektif bir yaklaşımla çağdaş sanat üretimleri gerçekleştirmeleri amacıyla hayata geçiriliyor. Program kapsamında sanatçılara konaklama, stüdyo mekanı, üretim desteği sağlanacak Bor Sanat ve Exit Kolektif tarafından sağlanacak.
Program başvuruları Beral Madra ve Ebru Nalan Sülün’ün liderlik ettiği danışma kurulu tarafından değerlendirilecek olup sonuçlar 20 Eylül 2024 tarihinde açıklanacak.
Argonotlar Ajanda
Argonotlar Ajanda güncel sergileri takip edebileceğiniz bir rehber.
Devam eden sergiler
Yunt, Buraya Nasıl Geldik? / Mike Berg, 25 Ağustos
Zilberman Selected, Genç Yeni Farklı 2024, 30 Ağustos
.artSümer, Backroom, 31 Ağustos
Meşher, Göz Alabildiğine İstanbul: Beş Asırdan Manzaralar, 29 Eylül
Salt Galata, Öyleyse En Başa Dönelim / Itizar Barrio, 29 Eylül
Arter, Göründüğü Gibi / Şakir Gökçebağ, 10 Kasım
Arter, Uçurtma Zamanı/Jackie Matisse, 12 Aralık
Arter, Farz Et Ki Sen Yoksun, 29 Aralık
Görmek için son günler
Salt Beyoğlu, Havaya Dair / 2050+, 18 Ağustos
Pera Müzesi, Ters Yüz PƎRⱯ: Mekânlar ve Metinler Üzerine Denemeler, 18 Ağustos
Haftaya görüşmek üzere.