Eğlence, piyasa ve sanat üçgeninde müze + Haftanın okuma önerileri + Argonotlar Ajanda
Bu hafta önce demokratik bir müze alanı yaratmaya odaklanıyor, ardından haftanın okuma önerilerine bakıyoruz. Argonotlar Ajanda bu hafta da sergi ziyaret rotanızı belirlemenize yardımcı oluyor.
Eğlence, piyasa ve sanat üçgeninde müze
Yıldız Öztürk, kamu müzeciliğinin ilk dönemlerinden bugüne müzelere erişim, ücretsiz giriş hakkı ve daha demokratik bir müze alanı yaratma mücadelesini yazdı.
Walter Benjamin kültürel birikimin doğası gereği barbarlıkla ilişkili olduğunu söyler. Benjamin’e göre kültürel zenginliklerin kökenine bakıldığında dehşet duygusuna kapılmamak mümkün değildir. Çünkü istinasız bir şekilde her kültürel ürün aynı zamanda bir barbarlık belgesidir. Bu bakış açısının izlerini farklı zamanlar ve coğrafyalardaki kültür mücadelelerinde görmek mümkündür. Örneğin müzenin kamusallaştığı tarihten itibaren müzeleri dönüştürmeye yönelik politikalar üretilegelmiştir. Müzenin kurumsal yapılanması, nesneleri elde etme, depolama ve teşhir yöntemleri, ziyaretçi profili, kültüre erişim ve benzeri konular her daim toplumsal mücadelelerin gündemindedir. Eleştirel müzecilik anlayışları doğrudan ziyaretçi görüşlerinden beslenen bir zeminden toplumsal mücadelelerle bağlantılı hak taleplerine dek uzanan geniş bir spektruma işaret eder. Müzecilikte nesne odaklı yaklaşımların eleştirildiği, ziyaretçi ve müze ilişkisinin daha demokratik olmasını dile getiren ilk örnekler arasında Britanya Müzesi’ne (1753) yönelik görüşler yer alır. Paris Komünü’nün (1871) ise müze yönetiminde tabandan işleyişleri ön plana çıkardığı ve kültür ürünlerinin toplumun her kesiminden insana ulaşabilmesinin önemini vurguladığı görülür. Mücadele pratikleri belirli bir dönemde donup kalmış olaylar silsilesi olmadığından tarihsel birikim sonraki yıllara hatta yüzyıllara aktarılır. Dolayısıyla 150-200 yıl önceki deneyimlerin izlerini 1968’de ya da 2011’de (Occupy hareketleri içinde) görmek mümkündür. Aşağıda bu bağlantılara işaret eden birkaç örneğe yer vermek istiyorum.
Bir karşı kültür pratiği olarak kulüp: 2019 sergisi
Yekhan Pınarlıgil küratörlüğündeki 2019 sergisi, Ceylan Çaplı’nın 93 yılında açılmış ve birkaç yaz aktif kalabilmiş kulübünden ve onun simgelediği karşı kültür kavramından yola çıkıyor.
Yekhan Pınarlıgil’in küratörlüğünü üstlendiği 2019 sergisi, Çaplı’nın kulübü ve simgelediği karşı kültür kavramından yola çıkarak tasarlanmış. Galerinin İstanbul’da yer alan üç ayrı mekânına yayılan sergide galeri sanatçıları olduğu kadar, galeri tarafından temsil edilmeyen sanatçılara da yer verilmiş. 2019 farklı mekânlarda sergilense de, küratöryel olarak en iddialı mekân, Piyalepaşa’da yer alan Zilberman Selected. Piyalepaşa’nın can sıkıcı derecede suni mimarisinden geçip galerilerin yerleştiği binaya girerken 2019 temalı bir serginin bu mekânda olmasının ne kadar ironik olduğunu düşündüm. Araba mezarlığında yer alan aykırı bir kulübün, soylulaştırmaya katkı sağlamış steril bir konutta anılması, geldiğimiz noktayı acı bir şekilde tasvir ediyor.
“Yaşayan mekânlarda yaratıcı etkinlikler yapmak için çabalıyoruz
İlçe belediyelerinin kültür sanat politikalarını ve bu alandaki faaliyetlerini mercek altına aldığımız yeni söyleşi dizimizin ilkinde Küçükçekmece Belediyesi’ne konuk olduk.
Elbette ki geleneksele sahip çıkacağız ama gelişen teknolojiyi, yeni eğilimleri de takip etmek; gençlerin bunları öğrenmesini sağlamak gerekir. Halk Eğitim ile beraber yürüttüğümüz hobi kursları, meslek edindirme kursları da var ama daha üst düzey ve güncel eğitimleri nasıl sağlarız diye düşündük. Bu alana yatırım yapmak bu anlamda doğal bir ihtiyaçtan doğdu. Örneğin ses mühendisliği eğitimi. Türkiye’de müthiş bir personel açığı var bu konuda ve biz bunun eğitimini veriyoruz. Animasyon sınıfı, greenbox odası, kayıt stüdyosu gibi ciddi bütçesi olan şeylere de benzer nedenlerle yatırım yaptık. Burası aynı zamanda yoksul bir bölge, her yaş grubunun, özellikle de gençlerin önüne çeşitli olanaklar sunmaya çalışıyoruz. Bu yüzden Güzel Sanatlar Akademisi’ne hazırlık kurslarımız da ücretsiz. Öğrencileri akademiye yetenek sınavıyla alıyoruz, hem güzel sanatlara hazırlıyoruz hem de sonrasında kendi kapılarımızı açıyoruz.
Gökçül ve yercil olanın arasında “lâ mekân”
Art On Piyalepaşa’da 28 Ekim’e kadar görülebilecek “lâ mekân” sergisi kapsamında Canan Dağdelen ile üretim süreçlerini, işlerinin kavramsal arka planını, malzeme ve formu konuştuk.
Burada yapıların işlevlerinden yola çıkarak seçtiğim bu üç plan bir aile evi, kervansaray ve türbe. Yaşam evrelerinin mimari üzerinden tanımlanması. Bir evde doğup büyürüz, burası bize korunak, kabuk sağlar. Kervansaray hayatın kendisini yolculukla temsil ederken türbe dünyevi anlamdaki son mekânı içerir. Planlar yine kat kat büyütülerek sanki hiç çaba harcanmadan tesadüfen üst üste duvara dayalı. Bir depoya istiflenmiş araba lastikleri gibi, beklentisiz. Siyah plan çizgilerinin aralarındaki boşluklarla üst üste geldiklerinde yeni formlar ve zengin gölgeler oluşuyor.
Argonotlar Telif Kumbarası ve Argonotlar Almanak 2023 desteğinizi bekliyor
Yazarlarımızın telif ücretlerini karşılamak ve her yıl basılı olarak yayınlanacak Argonotlar Almanak için başlattığımız kampanyamızı okurlarımıza sunarız.
Argonotlar Ajanda İstanbul'daki güncel sergileri takip edebileceğiniz bir rehberdir.
Yeni sergiler
Yapı Kredi Kültür Sanat, Bir İdealin Peşinde: Atatürk ve Alaca Höyük, 13 Ekim 2023 – 10 Mart 2024
Devam eden sergiler
Summart Sanat Merkezi, Sanayiden Manzaralar, 5 Ekim - 31 Kasım
Martch Art Project, Fleeting Shadows / Yuichiro Kikuma, 6 Ekim - 11 Kasım
Pilot Galeri, Yüz Yüze / M.K. Perker, 4 Kasım
Akbank Sanat, Akbank 41. Günümüz Sanatçıları Ödülü Sergisi, 4 Kasım
Salt, Başka Kayda Rastlanmadı: Reşad Ekrem Koçu ve İstanbul Ansiklopedisi Arşivi, 29 Ekim
Arter, Sonsuz / Sarkis, 4 Şubat
Görmek için son günler
Ferda Art Platform, Funk Your Funk / Jakup Ferri, 14 Ekim
Dirimart Dolapdere85 Çığlık: Munch'tan Sonra / Sarkis, 15 Ekim
Ekavart Gallery, DÜŞÜNCE DURAKLARI / Çapraz Sorgulamalar, 15 Ekim
💌Haftaya görüşmek üzere.