Gani Met’in ardından + Haftanın okuma önerileri + Argonotlar Ajanda
Bu hafta nisan ayında kaybettiğimiz Gani Met’e bir selam yolluyoruz. Argonotlar Ajanda'da ise uzatılan ve bitmek üzere olan sergileri görebilirsiniz.
Gani Met’e ya da usta beni döndürsene!
15 Nisan 2024’te yaşamını yitiren Gani Met’in ardından: “Ne sadece bir aktivist, ne sadece bir performans sanatçısı, ne sadece seks işçisi, ne sadece bir yazar, ne de sadece bir trans kadındı Gani.” Bilge Taş, kaleme aldı.
Gani sadece sistemin çarelerinin çaresizliğine işaret etmezdi. Onları kullanırdı da. Dolayısıyla feleğin çemberini belinde hulahup yapıp sallardı. Kimsenin istediği şeylere boyun eğecek değildi de etrafından dolanabilir ve kendisini tanımladığı tabirle “korsan travesti”, “peruk prenses” olarak nanik yapardı. Bir başlığa, kimliğe, kategoriye sığmaz, bir süre inansa da sonra inanmazdı. Derneğin kamusal varoluşuyla Gani’yi ayırmak belki de herkes için bu nedenle zordu. “Kürdün ibneyle İmtihanı” yazısı, ya da uyum süreci operasyonlarına dair yazdıkları o nedenle yayınlandığı platformlar nedeniyle de büyük bir gerilime neden oldu.
Hasan Deniz’in Hakiki Hikâyeler Sergisi Üzerine
Fotoğraf aynı zamanda bir arşiv sanatıdır ama fotoğrafçının kendi arşivine dönüp bakması güç ve cesaret ister. Orada her şeyden önce bir mezarlıkla karşılaşılır çünkü. Esra Özdoğan kaleme aldı.
Hasan Deniz’in Millî Reasürans Sanat Galerisi’ndeki “Hakiki Hikâyeler” sergisi adını ve çıkışını Loukianos’un kitabından alıyor. Deniz daha önce “Canavar Meselesi”nde yine bir bilimkurgu yazarından, Jules Verne’den hareketle kurmaca evrenlerdeki imgelerin gerçek dünyadaki olası karşılıklarını kendi deneyimleri üzerinden okumuştu. Bu defa aynı yaklaşımı Jules Verne’in atası Loukianos üzerinden sürdürüyor ve bir tür olarak fantastik edebiyatı daha eskiye giderek okurken kişisel arkeolojisini ve bunların yapıtaşı olan fotoğraflarını da yeni üretimler eşliğinde yeniden yorumluyor. Loukianos’un kitabının farklı dillerde “Gerçek Tarih” ve “Hakiki Hikâyeler” gibi alternatif iki başlıkla çevrilmiş olması yazarın vaktiyle üretmiş olduğu oksimoronları gayet iyi örneklendiriyor. Kanaatimce Hasan Deniz’in fotoğraf sergisinin kavramsal omurgasında da Loukianos’la paylaştığı bu tezatlar birliği var. Loukianos kitabını en alçak yalanı söyleyen gerçek tarih olarak mı okutmak istemiştir, en büyük gerçeği haykıran asil yalan mı? Başka bir ifadeyle karşımızda tarih mi vardır, şiir mi? Fiziksel varlığını dahi bir oksimorona borçlu olan (“orijinal kopya”) fotoğrafa gelince, Loukianos’un paradoksunu en iyi örneklendiren mecralardan biri sayabiliriz onu. Fotoğrafın asıl hedefinin gerçek nesneyi yeniden üretmek olduğuna inananların tarihselci kavrayışıyla asla saf bir görme gerçekleştiremeyeceğimizi, bu noktada nesneleri değil ancak ve ancak onlara dair sözcüklerimizi fotoğraflayabileceğimizi öne sürenlerin şiirsel düsturu arasındaki çatışma fotoğrafı halen bir sorun-nesne ya da ara medyum aksında tutuyor.
Bir dayanışma pratiği olarak Misi deneyimi
Çevre Haftası vesilesiyle Bursa’nın Misi köyünde gerçekleşen konuk sanatçı programına ve “Misi’nin Florası” sergisine baktık. Özge Yağcı sordu.
“Misi’de deneyimlediğim süreç ilk kırsal konuk sanatçı programıydı aslında. O yüzden benim için programa katılan arkadaşlarımla birlikte, süreci deneyimlemek ve birlikte çalışmak çok değerliydi. İlk defa ziyaret ettiğim bir bölge ya da şehirdeysem, çalışmalarımda o bölgeye dair araştırmalar yapmak sürecimin bir parçası oluyor. Misi Köyü’nde de Misi için anlamının büyük olduğunu düşündüğüm bir dağ manzarasıyla karşılaştım. Manzaranın tamamına hâkim bu dağ, insan eliyle yapılan bir müdahale sonucunda işe yarar hale getirilmeye çalışılmıştı. Ama yine de heyelan olduğunda taşların yola doğru geldiğini görüyordunuz. Köyde nereye gidersem gideyim karşılaştığım bu dağ ve onun oradaki hakimiyeti benim için çok önemli hale gelmeye başladı. Bu yüzden dağı araştırmaya ve köydeki insanlara sorular sormaya başladım. Ve bu araştırma sürecinde dağa heyelandan ötürü yapılmış bir müdahale olduğunu fark ettim. İnsanların kendileri için işe yarar hale getirmeye çalıştıkları dağ, artık ne kendi ve çevresi için ne de insanlar için yararlıydı. Burada yapılan insan müdahalesi sonucu eklenmiş yapay parça (üzerine dökülen beton ya da benzeri bir materyal) var olan manzarayı değiştiren bir görüntü haline gelmişti. Doğal yollarla ya da insan müdahalesiyle değişen manzaralar işlerimin bir parçası olduğu için bu dağ bir videoya dönüştü. Videoda sadece dağı ve arada bir önündeki yoldan geçen arabaları görüyorsunuz.”
Buraya nasıl geldik?
YUNT’ta devam eden ve Gizem Gedik’in kaleme aldığı Mike Berg’ün “Buraya Nasıl Geldik?” sergi metni Argonotlar Kütüphanesinde.
Çoğunlukla metal heykelleriyle, bunun yanı sıra kâğıt işleri, desenleri ve geometrik kilimleriyle tanınan Mike Berg’ün sade kompozisyonları, her ne kadar sessizlikleri ve sembolizmden uzak, mütevazı duruşlarıyla var olsalar da sanatçının serilerini ve sergilerini adlandırma biçimi, özgün düşünce yapısını anlamak adına yeni yollar sunuyor. Özellikle son yıllarda gerçekleştirdiği kişisel sergilerinden bazılarında kullandığı “Günler ne içindir? – Günler yaşadığımız yerdir”, “The ship that sailed [Yola çıkan gemi]”, veya “İkna” gibi bireysel ve toplumsal çağrışımlı başlıklar, insana veya topluluklara dair süreçlerle birlikte, hafıza ve mekâna yönelik çeşitli sorgulamaları da içeriyor. Sade bir anlatı ve metaforik tınılarla birçok düşünce yolunu açabilecek nitelikteki bu ifadeler, sanatçının çeşitli malzemeleri araştırıp deneyimleyerek inşa ettiği biçimlerin yarattığı yeni dünyaların yanı sıra, onun bireysel yaklaşımına ve tavrına hatta yaşayışına dair ipuçlarını da fark edebilmemizi sağlıyor.
Argonotlar Ajanda
Argonotlar Ajanda güncel sergileri takip edebileceğiniz bir rehber.
Uzatılan sergiler
Dirimart Dolapdere, Gölge Topraklar Gök Topraklar / Albert Bitran, 14 Haziran
Dirimart Pera, Kökler Üç Hür El/ Jennifer İpekel, 30 Haziran
Devam eden sergiler
Pera Müzesi, Ters Yüz PƎRⱯ: Mekânlar ve Metinler Üzerine Denemeler, 18 Haziran
Martch Art Project, Shards of Stones / Caterina Roppo, 22 Haziran
Quick Art Space, Gökyüzünün Karnında(n) / Kaan Kemal Öner, 28 Haziran
Galeri Siyah Beyaz, Çizginin Yolculuğu, 29 Haziran
Anna Laudel Gallery, Taşların Ardında: An ve Arşiv / Tuğçe Diri, 30 Haziran
Pilot Galeri, Beden Fragmanları, 13 Temmuz
Zilberman Selected, Ev Başladığın Yerdir, 20 Temmuz
Sanatorium, Filizlendiğimiz Bir Çatlak, 20 Temmuz
Art On, Crossroads VII, 20 Temmuz
Arter, Prix Pictet Human, 27 Temmuz
Zilberman İstanbul, Kīpuka / Erinç Seymen, 2 Ağustos
Arter, GLOSSOLALALA, 4 Ağustos
Yapı Kredi Kültür Sanat, Bugünü Resmetmek, 11 Ağustos
Salt Beyoğlu, Havaya Dair / 2050+, 18 Ağustos
Yunt, Buraya Nasıl Geldik? / Mike Berg, 25 Ağustos
Meşher, Göz Alabildiğine İstanbul: Beş Asırdan Manzaralar, 29 Eylül
Salt Galata, Öyleyse En Başa Dönelim / Itizar Barrio, 29 Eylül
Arter, Göründüğü Gibi / Şakir Gökçebağ, 10 Kasım
Arter, Uçurtma Zamanı/Jackie Matisse, 12 Aralık
Arter, Farz Et Ki Sen Yoksun, 29 Aralık
Görmek için son günler
The Pill, Resimlerden Uzakta / Mireille Blanc, 14 Haziran
Milli Reasürans Sanat Galerisi, Hakiki Hikâyeler / Hasan Deniz, 14 Haziran
Versus Art Project, Hareket Alanı / Huo Rf, 14 Haziran
Haftaya görüşmek üzere.