İstanbul Modern bize yeni ne söylüyor? + Meşgul Şehir + Haftanın okuma önerileri + Argonotlar Ajanda
Bu hafta yeni binasında izleyiciyle buluşan İstanbul Modern'e dair kapsamlı bir yazı, haftanın okuma önerileri ve ajandamızdan sergi önerileri ise sizi bekliyor.
İstanbul Modern bize yeni ne söylüyor?
Emre Erbirer’den, yeni binasında izleyiciyle buluşan İstanbul Modern üzerine mimari tasarım, fonksiyonlar, içerik, programlama ve izleyici deneyimi bağlamında kapsamlı bir inceleme yazısı.
İstanbul Modern, beş yıllık bir aranın ardından, mimari tasarımı müze için yapılmış yeni binasında kapılarını tekrar açtı. Üstelik bir değil, üç ayrı ‘açılış’ ile. Bu açılışları da ele alarak İstanbul Modern’in Türkiye’deki kültür sektöründeki konumuna, bize [izleyiciler, sanatçılar, küratörler, sanat tarihçiler, eleştirmenler, sektör profesyonelleri vb. içeren geniş bir biz] ne söylediğine ve önümüzdeki yıl 20. yaşını kutlayacak müzenin hikâyesine dönüp bakmak istedim.
“Müzenin değerli koleksiyon sergisinin, Türkiye Cumhuriyeti’nin yüz yıllık tarihindeki sosyal, politik, ekonomik ve kültürel gelişmeler üzerinden bir okumaya izin vermiyor oluşu buradaki en büyük eksiklik. Türkiye’nin bu kapsamlı modern ve çağdaş sanat koleksiyonunu tarihsel bağlamından kopuk olarak okumak ne bize ne de yabancı turistlere bir fayda sağlar. Keza ‘1945’ten bugüne Türkiye sanat ortamının gelişim ve dönüşümüne odaklanan müze koleksiyonundan kronolojik bir kesit’ sunan bir sergide 1945’ten bugüne Türkiye sanat ortamının ve/veya toplumunun başka nasıl gelişme ve dönüşümler yaşadığına dair hiçbir okuma ve paylaşım olmaması gerçekten çok üzücü. Bunun bilerek yapıldığını veya tercih edildiğini bilmek ise daha da üzücü.”
Meşgul Şehir: Araştırma sergilerinden ne bekleriz?
İstanbul Araştırmaları Enstitüsü’ndeki “Meşgul Şehir” sergisini Oktay Orhun sergi tasarımı bağlamında ele aldı.
Suna ve İnan Kıraç Vakfı’na bağlı İstanbul Araştırmaları Enstitüsü, İstanbul’un işgal yıllarını ele alan bir sergi düzenliyor. 10 Ocak’ta açılan sergi yıl boyunca açık kalacak ve 26 Aralık’ta sonlanacak. Daha başlangıçta derlediği malzeme ve bu malzemeyi aktarış biçiminden ziyade sergi, tercih ettiği Türkçe adıyla tartışma yarattı: Meşgul Şehir.
“Meşgul Şehir” sergisi, sergiye destek veren akademisyenler, bilim kurulu ve kurucu ekip farkında olsun olmasın, olabilecek en ürkek şekilde zihniyeti bükmeye çalışıyor. Oysa çok daha cesur olabilirler, ama bunun kanalı işgal İstanbul’u olmamalı. Sanırım bunu şu şekilde ifade edebilirim: “Meşgul Şehir” sergisi, bütünüyle izleyicinin alımlamasına bırakılmış bir sergi. Bu, izleyici sergide çok dilli, çok kültürlü, zor şartlar altında yaşasa da dinamizm kazanmış ve artık kendini (yeniden ve kısmen) özgürce göstermeye başlamış azınlıkları ve ötekileri de bulabilir. Ama aynı şekilde izleyici işgal kuvvetlerinin şehre kattığı modernlik pratiklerini ve zenginliği de fark edebilir. Öte yanda haysiyet talebi etrafında yurdunu geri kazanmaya çalışan Türk aydını ve köylüsünü de izleyici bu sergide pekâlâ görebilir. Yani izleyicinin meşrebi, onun önceden tanımlı mihenk noktasını (ya da yukarıdaki örnekle ilişkili olarak A noktasını) tanımlar ve sergi bu dayanağı pekiştirir. Denebilir ki akademik mesafe tam da bunu gerektirir, doğrudur da. Ne var ki “sergi” bunun mecrası değildir. Çünkü böyle yaparak sergi kendi sesini kısmış olur. İzleyiciye seslenme imkânını daraltmış olur. Örneğin göçmenlere kucak açan, çok kültürlü bir İstanbul tahayyülü inşa edilmek isteniyorsa bu takdim buna ne yazık ki düşünüldüğü kadar katkı sağlamaz. Bu açıkçası diğer mihenk noktaları için de geçerli…”
Eğitsel tablolar, mitler ve toplumsal kontrol
Protodispatch ile iş birliğimiz devam ediyor. Protodispatch’in bu sayısında Chitra Ganesh, Hindistan hükümetinin çok yönlü, seküler ve çeşitliliğe sahip bir Hindistan’ı sistematik olarak silme girişimlerini haritalandırıyor.’in bu sayısında Chitra Ganesh, Hindistan hükümetinin çok yönlü, seküler ve çeşitliliğe sahip bir Hindistan’ı sistematik olarak silme girişimlerini haritalandırıyor.
“Göstergebilim okuyan genç bir yetişkin olduğumda ise, işaret sistemlerini ve bunların günlük görsel dilde nasıl işlediğini belirlemeye ve de bu sistemlerin çocukluk zamanlarında gizliden yürüttüğü kirli işlerini ortaya çıkarmaya takıntılıydım. Çocuk eğitiminin semiyotik yapısının, metni ve görseli birleştirerek, çizgi romanlarda, masallarda ve ilkokuldaki eğitsel tablolarda nasıl ve hangi yerlerde güçlü bir şekilde geliştirildiğini görmeye başladım. Bu bağlamda, çocukluk dönemi görsel dilleri, üstü kapalı görüntülerin ve metnin öznel olarak yan yana dizilişini genel bilgiye, ortak akla ve ahlaki veya sosyal kodlara dönüştürerek, temel sosyal hiyerarşileri ve paradigmaları yaymak için göstergeler şeklinde kritik bir pedagojik rol oynar.”
Mina’nın Çocukları: Kolektif “İyileşme” sergisi
Birçok farklı alanda sosyal sorumluluk projesi yürüten Mina’nın Çocukları’nın bu yıl gerçekleştirdiği etkinliklerden biri de Kolektif “İyileşme” başlıklı üçüncü grup sergisiydi.
“Ayça Okay, Metrohan’a özel olarak kurguladığı Kolektif “İyileşme” başlıklı grup sergisinde kriz dönemlerinde sanatın iyileştirici yönü ve bu gibi süreçlerde sanata ne tür bir misyon yüklenebileceği sorunsalını tartışmaya açtı. Metrohan’ın çok bölümlü/parçalı yapısı içerisinde her bir odaya/bölüme birbirleri ile diyalog içerisinde olan çeşitli işler yerleştiren Okay, böylelikle çağdaş sanatı bir uzlaşma ve kolektif bir bilinçle inşa etme aracı olarak değerlendirdi. Metrohan’da izleyicilerle buluşan Kolektif “İyileşme”, gerek sosyal yönü gerekse içeriği ve yer verdiği sanatçılarla/işlerle dikkat çekerken serginin merkezinde yer alan “kolektif iyileşme” kavramı da bu noktada daha anlamlı bir hal aldı. Sergi kapsamında birçok uluslararası sanatçıyı İstanbul’da izleyicilerle buluşturduklarını belirten Okay, bu bağlamda oldukça uzun bir çalışma dönemi geçirdiklerini de ifade etti: “Kolektif ‘İyileşme’ projesi sekiz aylık bir geçmişi olan araştırma temelli bir proje olarak ortaya çıktı.”
🗓️Argonotlar Ajanda, İstanbul'daki güncel sergileri takip edebileceğiniz bir rehber.
Devam eden sergiler
Art On Pera, Paylaştığımız Bu An, 20 Temmuz
Sanatorium, 06.2023-35-sergi, 22 Temmuz
Akbank Sanat, Prizma Expanded: Algının Poetikası, 24 Temmuz
Dirimart Dolapdere, Dirimart Presents X: Living in Colour, 30 Temmuz
Ekavart Gallery, Summer Love, 5 Ağustos
Depo, Eksilerek Biriken, 5 Ağustos
Salt Galata, Başka Kayda Rastlanmadı: Reşad Ekrem Koçu ve İstanbul Ansiklopedisi Arşivi, 29 Ekim
Görmek için son günler
.artSümer, Bu Dünyanın İçinde / Serkan Demir, 15 Temmuz
Zilberman Galeri, Çatısız / Neriman Polat, 15 Temmuz
Koli Art Space, Sen Başka Bir Bensin, 16 Temmuz
💨 Serin bir öneri: 4-20 Ağustos tarihleri arasında Beykoz Kundura’da yedincisi gerçekleşecek Bir Yaz Gecesi Festivali, İstanbullu sanatseverleri açık havada ve Boğaz’ın kıyısında keyifli yaz akşamlarına davet ediyor. Detaylar bağlantıda.
Haftaya görüşmek üzere. 💌