Kapıların eşiğinde bir adalet arayışı
Bu hafta Burak Kabadayı'nın solo sergisine, Jetz Kolektife ve Depo'da gerçekleşen "3 Kapı" sergisine bakıyoruz.
Herkese merhaba,
Argonotlar Almanak 2024’ı okurlarımızla buluşturmak için az bir yolumuz kalmışken bu yıl almanağın bir sürprizle geldiğini hatırlatmak istedik. Bağımsız yayıncılığının gitgide zorlaştığı bu günlerde yazarlarımızın telif ücretlerini karşılamak için başlattığımız Telif Kumbarası kampanyamızı hatırlatmak isteriz. Haftaya görüşmek üzere.
Kültigin Kağan Akbulut
Kapıların eşiğinde bir adalet arayışı
Yelta Köm, Depo’da gerçekleşen “Üç Kapı” sergisini kamusal programı düzenleyenlerden Başak Ertür’le konuşarak ele aldı.
Forensic Architecture’ın araştırmaları, CCTV görüntüleri ve mekânsal analizler yoluyla, kapı kilitli olmasaydı bazı hayatların kurtulabileceğini açıkça ortaya koyuyor. Acil çıkış kapısının kilitli olması, devletin göçmen toplulukları üzerindeki “aşırı kontrol ve yetersiz koruma” ikiliğini de gözler önüne seriyor. Bu belgelerin temsili, insanı bir kanıtlar denizine sürüklüyor; gerçekleri bu kadar yalın hâlde görmek ve materyallerin tanıklığı, üretilen görsel imgenin farklı bağlamlarda nasıl ilişkiler kurabileceğini gösteriyor.
Bilinmez bir evrende yön bulma kaygısı
Burak Kabadayı’nın Deniz Kırkalı küratörlüğündeki, İMALAT-HANE’de gerçekleşen kişisel sergisi “Çölde olduğunu söylemenin anlamı yok” yön kaybı, yansıma ve serap gibi çöl fenomenlerini bilginin ve bilmenin dünyasına uyarlarken izleyicisini kurgusal bir evrende kendi anlamını yaratmaya davet ediyor.
✍️ Seda Niğbolu
Serginin merkezindeki çölü/kumu küp içinde çöl zamanı videosunda görüyoruz. Filmlerde genellikle parlak, ışıklı ve insan eli değmemiş manevi bir enginlik olarak deneyimlediğimiz çöl adeta klostrofobik bir sonsuza uzanıyor ve bu esnada bir kabloyu takip ediyoruz. Çöl alışık olduğumuz üzere hayat ve ölüm arasındaki sınırları ya da doğal dünya ve insan arası çatışmayı vurgulayan bir sembol değil burada, insani bir hikâyeden uzağız. Kablo sonsuzluğa uzanır gibi gelirken onun bağlı olduğu güç kaynağını gördüğümüzde akış içinde olma halinin verdiği meditatif his kayboluyor. Bir seraptan uyanmak gibi. Akış her kesintiye uğradığında “ulaşmaya çalıştığımız hedef, rotamız ne” diye soruyoruz. Tanıdık olana tutunmakta zorlanıyoruz, çünkü bu dünyada her şey yertsiz yurtsuz ve bazen de birbiriyle çelişki içinde. Maddenin fiziksel sınırlarının zamanın sınırsızlığıyla birleşmesi ya da çölün sert, kırılgan ve acımasız yapısının camın hassasiyetiyle taşıdığı zıtlık gibi. Bu da bizi hipnoza geçirip bir konfor alanı yaratmak yerine sergi süresince tetikte, meraklı ve müdâhil kılıyor.
Jetz Space: Sanat, bilim ve aktivizmin kesişiminde yeni bir alan arayışı
İlk edisyonu “GÜZEL YENİ DÜNYA”nın ardından, Jetz Space ve Jetz Kolektif’i Derya Bayraktaroğlu’yla konuştuk.
✍️ Büşra Mutlu
Jetz, Türkiye’deki sanat ya da sivil toplum ekosistemlerinde nereye denk düşüyor? Bir boşluğu mu dolduruyor yoksa bu ekosistemler içerisinde, onların kesişiminde yeni bir alan mı açmaya çalışıyor?
Boşluk Jetz’in doldurabileceğinden büyüktür. Sanat, sanat dünyasına yönelik. Toplumsal etki yaratmaktan çok kendi etki potansiyelini tartışıyor. Aktivist kurumlar kitlelere ulaşmakta daha kararlı olsa da değişen dünyada toplumun kanaatini etkileme yollarının dönüştüğünü saptıyorlarsa da sanatsal yaratıcılıkla nasıl ilişkileneceklerini tayin edemiyorlar. Jetz, alanlar arasında ve izleyiciyle diyalog imkânı arayan, toplumsal ve ekolojik sorunlara çözüm önerileri getiren üreticileri arıyor. Bunu çalışan ilk girişim değiliz ama Jetz’in icra ettiği kürasyon kendine özgüdür.
Haftanın kütüphane yazıları
İkamet ettiğimiz coğrafya
“Sakin Topraklar” sergisi vesilesiyle küratör Yasemin Ülgen ve direktör Esra Eldem’le Eldem Sanat Alanı’nın danışmanı Melike Bayık’ın gerçekleştirdiği söyleşi Argonotlar Kütüphanesinde.
Mersin’de belediye ile çalışma sürecinde karşılaştığınız deneyimler üzerinde, sanatçılar ve üretimleri üzerine belediyenin iletişim ve işbirliğini nasıl yorumlarsınız? Yeni bir eser üretilmesi ve bütçesel çalışmalar nasıldı?
Y. Ü.: Bu çok önemli bir soru. Mersin’de bu sergiyi kritik bir dönemde çalışmaya başladık. Hem çok yakın zamanda bölgeyi sosyal ve ekonomik anlamda etkileyen bir deprem yaşanmıştı hem de serginin hemen öncesindeki yerel seçimler, süreci oldukça zorlaştırdı. Seçimler sebebiyle değişen ekipler ve kararlarla bütçe, mekân ve programın işleyişine dair son dakika değişiklikleri sergiyi de etkiledi elbette. Bu durum sanatçılara çok yansımasa da ekip olarak a,b,c hatta d planları yapmak ve bunları çok hızlı uygulamak durumunda kaldık. Belediyeler maalesef bu anlamda sadece kaynak sağlayan ve operasyonel süreci üstlenen kurumlar, ki bu durum da birkaç belediye için geçerli. Elbette bu destek kültür politikası bağlamında önemli ama sivil toplum ve bağımsız oluşumlar olmasa politika üretme gayeleri ne kadar var emin değilim. Türkiye’de kültür sanat alanında çok iyi üretimler var ama yerel yönetimler gibi yapılar politika üretmektense bu gibi destekleri birer “hizmet” olarak tanımlıyor.
Bir De Buradan Bak
Sanat Dünyamız Film Günleri’nin ikincisi bu yıl “Bir de Buradan Bak” başlığı altında 24-27 Ocak Tarihleri arasında gerçekleşecek. Bu vesileyle Senem Aytaç’ın Sanat Dünyamız dergisinde yayınlanan yazısı Argonotlar Kütüphanesinde.
Arşivciler, arşivleri boşuna ‘ölü olanlar’ ve ‘yaşayanlar’ olarak ikiye ayırmıyor. İdeal saklama koşullarında, karanlık odaların çekmecelerindeki (bir gün yeniden canlanacak virüsler gibi –insanlığın bilgisini herhangi bir felaket ihtimaline karşı korumak için– dünyanın farklı coğrafyalarına gömülmüş, hatta Ay’a gönderilmiş olanları saymıyorum bile) ‘ölü’ arşivlerin aksine, ‘yaşayan arşiv’ler kullanılan, sürekli değişen, dönüşen, yeni anlamlar kazanan birer ‘yerzaman’, birer ‘heterotopya’. Bir sanatçı ile arşivciyi ayıran temel şey nedir bilmiyorum, fakat sanatçı saklamak yerine ille de dönüştürmek üzere arşivler diye düşünüyorum. Aynı zamanda, ‘arşiv’ ile ‘çöp’ü birbirinden ayrıştırma zorunluluğundan muaf olsa gerek (gerçi arşivci için bu ayrım tam nasıldır, onu da bilemiyorum).
Argonotlar Ajanda
Argonotlar Ajanda güncel sergileri takip edebileceğiniz bir rehber.
Yeni sergiler
Galeri Siyah Beyaz, Mehmet Nâzım / Mehmet Nâzım, 24 Ocak - 15 Şubat
Martch Art Project, Süregelen bütün bu şeyler arasında / Merve Denizci, 24 Ocak - 7 Mart
Meşher, Hikâye İstanbul’da Geçiyor, 23 Ocak - 13 Temmuz
Devam eden sergiler
Pilot Galeri, Garden Reimagined / Hamra Abbas, 1 Şubat 2025
Salt Beyoğlu, Tasarımcının Notu, 2 Şubat 2025
Öktem Aykut, Basit Hatalar, Kaybolan Yıllar ve Rastlantılar Üzerine / Toygun Özdemir, 8 Şubat
Ferda Art Platform, Koleksiyoner& Sanatçı, 12 Şubat
.artSümer, Her İnce Jestin Gölgesi Geleceğe Düşer / Basim Magdy, 15 Şubat
Galeri Nev İstanbul, NUX 9/Aras Seddigh, 15 Şubat
Dirimart Pera, Hiperbol Yükseliş / Gabriela Těthalová, 16 Şubat
Sanatorium, Pul Pul Döküldü, Ufalandı Zaman / Gülşah Mursaloğlu, 22 Şubat
Galerist, Atsız Süvari / Nazım Ünal Yılmaz, 22 Şubat
Zilberman Istanbul, Dalgalar Harita Çizmez / Cengiz Tekin, 22 Şubat
Art On, Urban Artifacts / Oddviz, 22 Şubat
Arter, Karaya Çıkmak Yasaktır / Maaria Wirkkala, 23 Şubat
Dirimart Dolapdere, Yolda / Nuri Bilge Ceylan, 23 Şubat
Anna Laudel Gallery, Her Yerde Ev Olma Arzusu / Özlem Yenigül, 2 Mart
Bozlu Art Project, Kuzeye Doğru, 22 Mart
Loft Art, Yaşam Şarkısını Söyler, 22 Mart
EVİN, EVİN’Salon, 29 Mart
Quick Art Space, Palas Pandıras / Desen Halıçınarlı, 1 Nisan
Zilberman Selected, Hayalet Uzuvlar / Selçuk Artut, 5 Nisan
Arter, Islak Zemin / Yasemin Özcan, 6 Nisan
Arter, Gelecek Zamanın Süregelen Hikâyesi / Angelica Mesiti, 6 Nisan
Yunt, Serbestlik Dereceleri, 11 Nisan
İstanbul Araştırmaları Enstitüsü, Çocuk Odaklı Şehir - Bir Eşitlik Arayışı, 4 Mayıs
Arter, İçinde Yaşadığımız Deri / Koray Ariş, 3 Ağustos
Borusan Contemporary, İçimdeki Şehir / Doug Aitken, 17 Ağustos
Borusan Contemporary, Ebedi Prelüd, 17 Ağustos
Arter, Duvar Çizimi / Can Aytekin, 14 Ocak 2025'ten itibaren
Görmek için son günler
The Pill, Skinscapes / Nefeli Papadimouli, 25 Ocak 2025
Versus Art Project, Arşiv, 25 Ocak 2025
Pera Müzesi, Vera Molnár’ın İzinde, 26 Ocak 2025
Hara, Vargit Çiçekleri / Cansu Yıldıran, 26 Ocak 2025
Pera Müzesi, Hesaplar ve Tesadüfler, 26 Ocak 2025
Haftaya görüşmek üzere.