Kültür dünyalarında aktarımlar + Huo Rf + Ozan Sağdıç + Fire sergisi + Argonotlar Ajanda
Herkese merhaba, bu hafta sergi yazıları ve kütüphane içeriklerinin yanında Serdar Arat ve Vasıf Kortun'un gerçekleştirdiği sohbeti bültenimizde bulabilirsiniz. Haftaya görüşmek üzere.
Kültür dünyalarında aktarımlar: Sergiler üzerine bir sohbet
Serdar Arat ve Vasıf Kortun bu yıl Türkiye’den güncel/modern sanat eserleri ve geleneksel Osmanlı/İslam sanatlarından eserleri bir araya getiren MET ve MoMA’daki sergiler üzerine konuşuyor.
Serdar Arat: Her sanat eseri, sanatçının deneyimindeki “çıkış” ile izleyicinin deneyimindeki “varış” arasında sonsuza dek bir “ara-alanda” yer alıyor. Giorgio Morandi ve Constantin Brâncuşi’nin atölyelerinin yeniden yaratılmalarında olduğu gibi bir eser tam anlamıyla özgün yaratıcı ortamına geri döndürüldüğünde bile “ara-alanda” kalmaya devam ediyor. Ben izleyicinin özenle ve hassasiyetle tasarlanmış bir sergilemeyle karşılaştığında bu “ara-alanları” aşmak/değerlendirmek için gerekli donanıma sahip olduğuna inanıyorum.
Vasıf Kortun: … “her sanat eserinin, yaratıcı kaynak ortamından çıktıktan sonra, yaratıcının deneyimi tarafından tanımlanan ‘köken’ ile izleyicinin deneyimi tarafından tanımlanan ‘varış noktası’ arasındaki bir boşlukta sonsuza dek konumlandığı” konusunda seninle aynı fikirdeyim. Ancak belli bir Batılı, kurumsal sanat tarihi mirasını terk ettiğimizde, bu argüman kendini geçersiz kılabilir. Sanırım tartışmanın özü de bu. Bu mirasın ötesindekileri ve içindekileri aynı habitusun parçası olarak tasvir edebilir miyiz? Benim için cevap basit, hayır! MET’in yeni sergisinin başarısız olduğu yer burası, “Family of Man” [İnsanlık Ailesi][10] ya da “Magiciens de la Terre” [Yeryüzü Büyücüleri][11] gibi sergilerin başarısız olduğu yer de burası.Allan Sekula “The Traffic in Photographs” [Fotoğraflarda Trafik] başlıklı yazısında[12] “Family of Man” sergisini çok iyi okur. Soğuk Savaş liberalizminin ve antikomünizmin sinsi çığırtkanlığını yapan Amerikan müzelerinin rolü bir kenara, serginin adından da anlaşılabileceği gibi, dünyanın tarihinin sadece küçük bir kısmına hitap eden nükleer aile gibi kavramların evrenselleştirildiğini izleriz. Burada tartışmadığımız ama iyi bildiğimiz bir konu, kurum ideolojisine yön veren arka plan. MET’in bu sergisine yön veren arka planı da biliyoruz, bu konuyu eşelemek tatsız olacak, geçelim.
Genç kuşakların tarihten öğrenecekleri çok az şey, biz yaşlıların ise tarihten öğreneceğimiz çok şey var.
Huo Rf: Hareket Alanı
8 Mayıs – 16 Haziran 2024 tarihleri arasında Versus Art Project’te gerçekleşen Huo Rf’nin “Hareket Alanı” isimli solo sergisinin metni Argonotlar Kütüphanesinde.
✍️ Zehra Begüm Kışla
Huo Rf’nin havayla kuruyan çamur ile ürettiği heykel serisi ağırlıklı olarak kalp şeklinde. Kalp bazen bir yatağın üzerinde uzanıyor, bazen de çivilerle delik deşik ediliyor, ama her zaman donuk ve grotesk. Bu kalpler, sanatçının çoğunlukla devlet eliyle yaratılan eşitsizliklere ve dışlamaya dair ama her daim azınlıkların yaşamlarına ilişkin dehşet verici olaylara verdiği tepkiler. Aklın yüceltildiği pozitivist çağda çoğunlukla duygusal bir imgeye indirgenen kalp, Huo Rf’nin pratiğinde başkalarının sıkıntılarına karşı duyarlılığını ifade etmek için etkili bir araç olarak ortaya çıkıyor. Sanatçının üretiminde harekete geçirici bir güç olan empati, ona bu sayede gelişen yoğun duygu ve düşüncelerin peşinden gitme olanağı sağlıyor. Ortaya çıkan yapıtlar, benzer duyguları yaşayan kişilere ulaşmanın yanı sıra, duygu paydaşlığı sayesinde o kişileri güçlendirebilir.
Ozan Sağdıç’ın tanıklığı
İstanbul Modern’de gerçekleşen “Ozan Sağdıç: Fotoğrafçının Tanıklığı” sergisi için Demet Yıldız Dinçer’in kaleme aldığı katalog yazısından tadımlık bir bölüm Argonotlar Kütüphanesinde.
✍️ Demet Yıldız Dinçer
Dünyada yeni ortaya çıkan bu türün önemli temsilcileri ünlü Magnum Ajansı’nı kuran Robert Capa, David “Chim” Seymour, George Rodger ve Henri Cartier-Bresson olurken, bu gelişmelere paralel olarak, Türkiye’deki de dergilerin fotomuhabirlerine ihtiyacı artar. Bu haber tarzı; pek çok fotoğrafçının yenilikçi üretimlerine alan açar. Bugün modern fotoğrafın kurucusu olarak kabul edilen pek çok fotoğrafçının yetişmesinde bu yayınlar pay sahibi olur. Bu isimler kendinden sonra gelen kuşakları da etkileyecektir: Özdamar Akarçay’ın 1970’ler için yaptığı tespit bu etkiye işaret eder “Bu dönemdeki derneklerde 1960’lı yıllardan miras kalan yereli belgelemek üslubu, hem dönemin toplumsal ve siyasal konjonktürü hem de Ara Güler, Ozan Sağdıç, Fikret Otyam gibi bir önceki kuşak fotoğrafçıların izinden gitme güdüsüyle çoğunlukla toplumsal gerçekçi fotoğraflar üretilmiştir” (Özdamar Akarçay 138).
Resimli dergilerdeki haberler, editörlerin kontrolü altında “dünyayı hareket halinde, hayat dolu, eylem halinde, gülümseyen, gülen ya da kızgın görünen, işle, oyun ya da eğlenceyle meşgul olmak gibi bir şey yaparken gösterilen insanlar tarafından temsil edildiği şekilde” gösterir (Bate 96). Belgeselin itici gücü, 1917’deki Rus Devrimi’nin ve kitlesel demokratik hareketlerin Batı’da yükselişi ile gelir, “gerçeklik talebi” ve “sıradan insanların ne yaptıklarının önemli olduğuna dair kabul”, belgeselin “gerçeği” dolaysız sunma vaatleri ile örtüşür; metin ve fotoğrafların yan yana gelişi, halkın “gerçek”liğinin kanıtı olarak görülür.
Bir tür arkeolojik kazı alanı olarak “Fire” sergisi
Endüstri kompleksine sızarak makinelere ve makinelerden arta kalan a(r)tıklara dair örtük ilişkileri ele aldığı sergisini Buşra Tunç ve küratörü Ekmel Ertan’la konuştuk.
✍️ Uras Kızıl
Oldukça uzun bir sürece yayılan Fire [Leftover] araştırmamın temel motivasyonu, maddenin içkin karmaşıklığını ve failliğini ortaya çıkarmak, artığın nereye gittiğinin, hangi üretim döngülerine yeniden dâhil olduğunun, kendi ekonomisini ve sosyolojisini nasıl oluşturduğunun izlerini sürmek. İstanbul’da şehrin merkeze yakın çeperinde hala varlığını sürdüren seri üretim yapan bir endüstri kompleksini mimari, ekonomik, sosyal ve gündelik hayat ve üretim ilişkileri yönüyle ele alıyorum. Üretim süreçlerinde makinelerin hatası sonucu oluşan artık malzemeler üzerinden geliştirdiğim kurgular üzerine çalışıyorum. Bu “istenmeyen” unsurların nasıl “endüstriyel kalıntı” veya “tortul katmanlar” olarak görülebileceği, görünmeyen emeğin, maddi dönüşümlerin ve aksayan zamanın anlatısını nasıl oluşturabilecekleri ile ilgileniyorum. Bu çalışma alanı bir tür arkeolojik kazı alanı. Nesnelerin sınai veya biyolojik oluşumundan malzemelerin arkeolojisi ile jeolojisine kadar uzanan eşzamanlı araştırmaların kazısı.
Argonotlar Ajanda
Argonotlar Ajanda güncel sergileri takip edebileceğiniz bir rehber.
Devam eden sergiler
Meşher, Göz Alabildiğine İstanbul: Beş Asırdan Manzaralar, 29 Eylül
Salt Galata, Öyleyse En Başa Dönelim / Itizar Barrio, 29 Eylül
Arter, Göründüğü Gibi / Şakir Gökçebağ, 10 Kasım
Arter, Uçurtma Zamanı/Jackie Matisse, 12 Aralık
Arter, Farz Et Ki Sen Yoksun, 29 Aralık
Görmek için son günler
Zilberman Selected, Genç Yeni Farklı 2024, 30 Ağustos
.artSümer, Backroom, 31 Ağustos
Haftaya görüşmek üzere.