Peki sanat öğrencileri ne diyor?
Türkiye'nin siyasi atmosferi her gün sıkışırken bir sanat yayını olarak bu gündeme kendi alanımızdan müdahale etmek elzem. 3 hafta aranın ardından yeni bültenimiz yayında!
Peki sanat öğrencileri ne diyor?
İBB Başkanı İmamoğlu ve ekibinin tutuklanmasının ardından gerçekleşen eylemlere üniversite öğrencileri öncülük etti. Argonotlar olarak biz de sanat bölümlerinde okuyan öğrencilere kulak verdik; sorunlarını, geleceğe dair taleplerini onlardan dinledik.
İstanbul Büyükşehir Belediyesi Başkanı Ekrem İmamoğlu ve ekibinin tutuklanmasının ardından başlayan eylemler, 300’den fazla kişinin gözaltına alınması ya da tutuklanması ve giderek yükselen baskılarla sürüyor. Gezi’den bu yana giderek baskı altına alınan ve pandemiyle birlikte fiziki koşullarda bir araya gelme olanakları da yok edilen üniversite öğrencilerinin eylemlerin öne çıkan gruplarından olması ise şaşkınlıkla beraber onlara ve taleplerine dair bir merak da yarattı.
Argonotlar olarak ayrımcılığın ve ifade özgürlüğü kısıtlamalarının hakim olduğu bir kültürel atmosferde bir yandan da sektörel kaygılarla boğuşmak zorunda olan sanat öğrencilerinin sorunlarını ve taleplerini bizzat onlardan dinlemek istedik.
“Kurumların sansüre boyun eğmesi ve kapsayıcılıktan uzaklaşması, biz gençlerin hayallerine doğrudan zarar veriyor”
Sıra Dışı Bir Ressamın Oluşum Süreci: Mehmet Nâzım’ın 1985-2000 Dönemi Üzerine
Galeri Siyah Beyaz’da yer alan Mehmet Nâzım sergisine eşlik eden, Necmi Sönmez editörlüğünde hazırlanan La Vie immédiate: Mehmet Nâzım kitabının metni Argonotlar Kütüphanesinde.
1970’lerde Paris’te iki farklı kuşağa ait sanatçılar etkinlik gösteriyordu. Bunlardan ilki 1945-1960 arasında kendi istekleriyle kente göç eden Avni Arbaş, Selim Turan, Mübin Orhon, Abidin Dino, Hakkı Anlı, Nejad Devrim, Tiraje Dikmen, Albert Bitran, Remzi Raşa, Semiramis Zorlu ve Fahrelnissa Zeid başta olmak üzere École de Paris akımıyla ilişkiye geçenlerdi.[8] Diğeriyse İstanbul Devlet Güzel Sanatlar Akademisi bursuyla (Mehmet Güleryüz, Utku Varlık, Alaettin Aksoy, Komet gibi), Gazi Eğitim Enstitüsü bursuyla (Cengiz Çekil, Osman Dinç) ya da kendi olanaklarıyla Fransız başkentinde yerleşen (Sarkis, Nil Yalter, Yüksel Arslan, Kuzgun Acar, Behçet Safa, Sinan Bıçakcı, Hilda Yosmayan gibi) genç kuşaktır. Her biri farklı eğilimler içinde olan bu sanatçılar, 1970 başlarında Paris’i Çağdaş Türk Sanatı’nda en devinimli oluşumların mayalandığı bir “ece kent” haline sokmuştur. Genç Mehmet Nâzım kendi gelişim rotasını bu iki farklı kuşağın temsilcileriyle kurduğu yakınlıklarla olduğu kadar, 1960-1970 arasında Varşova’da yaşarken geliştirmiş olduğu kimlik ve aidiyet sorgulamalarıyla geliştirdi. Türkçe, Lehçe ve Fransızca olarak yaptığı okumalar ona ilk gençliğinden itibaren kozmopolit bir kimlik kazandırdı. Onun önceleri siyah beyaz desenlerinde, ardından renkli çalışmalarında kurguladığı görsel anlatım, Hacivat-Karagöz gibi gölge oyunu figürleriyle Mehmet Siyah Kalem isimli, İranlı mı Türk mü olduğu tam olarak bilinemeyen, 14.-16. yüzyıllarda yaşadığı tahmin edilen sıra dışı bir minyatür ustasının izlerini taşımaktadır.
“Yeryüzünün Sesi” sergisi üzerine
Merdiven Art Space’te devam eden Lütfi Özden’in “Yeryüzünün Sesi” sergisinin küratör metni Argonotlar Kütüphanesinde.
Uzunca bir süredir kendisinin “işlik ev” adını verdiği mekanda üretimlerini sürdüren Lütfi Özden’in “Yeryüzünün Sesi” adlı sergisi, ses ve imge arasındaki ilişkileri yorumlayan ekolojik bir farkındalık çağrısı. İşlik ev, sayıları yüzü aşan ve çoğu patentli özgün enstrüman tasarımlarının yanı sıra, çizimleri, resimleri, mikrofonları, mikserlerı, ses pedallarını, talaş ve budak gibi üretim süreçlerinin organik tanıkları olan her türlü atık ve fazlalıkları da barındırmasıyla doğa ve teknolojinin harmanlandığı üretken bir mekan.
Özden “yeryüzünün sesi” başlığını seçerken, enstrümanların ses potansiyellerini yeryüzünün çoklu ve değişken yapısına yönelik bir metafor olarak ilişkilendiriyor. O yüzden, işlik evin paydaşları arasında köknar, ekşi kara dut, kayın, ladin, kayısı, dut, şimşir, fındık, akçaağaç, kiraz, zeytin, Hindistan cevizi ve maun ağacı, deri, demir, taş, üç buçuk milyonluk bir fosil, çelik, beton gibi doğal ve buluntu öğeleri içeren seçilmiş bir kaynakça var. Özden için yeryüzü olgusu havaya, suya, toprağa ve bitkiye temas ettiği kadar insanı da kapsayan bir çeşitliliğe sahip.
“Ses Uyumu”na deri-ben üzerinden bir yaklaşım

Betül Aksu ve Memed Erdener’in bir araya geldiği “Ses Uyumu” sergisini deri-ben kavramı üzerinden inceledik.
Sanatçının yanıtları, bir spiral gibi yükselerek, doğduğu evden uzaklaşıp ve yakınlaşarak ilerliyor, ta ki tüm tanımlar anlamını yitirene dek. Defter sayfalarına geçirilen kırmızı ip, başlangıç ve bitiş noktalarında (Nereli / Nereli Değil – Dünyalı / Dünyalı Değil) kayboluyor. Böylece hem olumlama hem de olumsuzlama aynı noktaya çıkıyor. Aksu’nun işinde deri-ben, duyusal ve uzamsal geçirgenliğiyle iç-dış arasındaki ikili varoluşu taşıyor.
Her Kaza Bir Mucizedir’de ise ruhsallığı bir arada tutan ama bütünlüğü tehlike altına girmiş deri-benlerin, iyileşmek için yapısal kodlarını terk ederek yenilenmiş, arttırılmış bir benlik inşasına yöneldiğini görüyoruz. Erdener’in, sekiz parçadan oluşan, her bir resmi Türkçedeki bir ünlü harfe adanmış serisi, kaza sonrası durumları betimliyor. Referans kitaplarından alınan ilk yardım sahneleri, iyileşmeyi simgeleyen yabani bitkiler ve kırmızıyla vurgulanan büyük ve küçük yazımlarıyla sesli harfler yer alıyor. Her harf, bir yaralanma ve iyileşme potansiyelini içinde barındırıyor. Ancak burada iki unsur dikkatimi çekiyor: İlki, onarım için yabani bitkilerin seçilmesi; ikincisi ise yalnızca sesli harflerin kullanılması.
DUYURU: CultureCIVIC devam ediyor
CultureCIVIC, Goethe-Institut İstanbul yürütücülüğünde, yeni açık çağrılarla devam ediyor: Yerel Projeler Hibe Programı için başvurular 10 Nisan’da başladı!
Bir Avrupa Birliği projesi olan CultureCIVIC: Kültür Sanat Destek Programı, Goethe-Institut Istanbul yürütücülüğünde, Türkiye’de kültür ve sanat alanında faaliyet yürüten sivil toplum kuruluşlarını, sanatçıları, inisiyatifleri ve aktivistleri desteklemeye devam ediyor! 2021’de başlayan ve geçtiğimiz 4 yıl içerisinde 200 projeye destek veren program, ikinci 4 yıllık döneminde ilk açık çağrısını Yerel Projeler Hibe Programı için yapıyor. Yerel topluluklar ve izleyiciler üzerinde etkili olan girişimlere ve bireylere ulaşma amacıyla tasarlanan Yerel Projeler Hibe Programı, kültür-sanat alanında çalışan STK’lara, kültür üreticilerine ve aktivistlere fon sağlıyor. Programa başvurular, 10 Nisan Perşembe gününden itibaren Goethe-Institut’un Hibe Başvuru Portalı üzerinden yapılabilecek.
Argonotlar Ajanda
Argonotlar Ajanda güncel sergileri takip edebileceğiniz bir rehber.
Yeni sergiler
EVİN, Sezgiler ve İzler / Temür Köran, 26 Nisan - 21 Haziran
Dirimart Dolapdere, HEPHİÇ / John Armleder, 24 Nisan - 25 Mayıs
Martch Art Project, Uyumlanan Beden, 22 Nisan - 24 Mayıs
Dirimart Pera, Jak İhmalyan, 19 Nisan - 18 Mayıs
The Pill, Stagehand-Perde II / Leyla Gediz, 17 Nisan - 31 Mayıs
Rast Gallery, Mizantropi, 11 Nisan - 9 Mayıs
Öktem Aykut, Anti-Baby / Gökçen Cabadan, 10 Nisan - 3 Mayıs
Galeri / Miz, Kutlama / Ayşe Topçuoğulları, 8 Nisan - 3 Mayıs
Devam eden sergiler
BüroSarıgedik, Kendine Ait Bir Yatak / Eda Çekil, 29 Nisan
Ferda Art Platform, Katlanan Hava, Esneyen Su / Burcu Gökçek, 3 Mayıs
Summart Sanat Merkezi, Süreç / Berk Arıkan, 8 Mayıs
Galeri Nev İstanbul, Bu Bir Makastır / Sevinç Altan, 9 Mayıs
Zilberman Istanbul, Şeylerin Ailesinde / Itamar Gov, 15 Mayıs
Bozlu Art Project, İçsel Harita / Merve Zeybek, 17 Mayıs
Quick Art Space, Benzer Bir İpe Düğümlü Olmak, 4 Haziran
Salt Galata, Ali Taptık, Merve Mepa, Aslı Uludağ, 15 Haziran
Meşher, Hikâye İstanbul’da Geçiyor, 13 Temmuz
Arter, İçinde Yaşadığımız Deri / Koray Ariş, 3 Ağustos
Borusan Contemporary, İçimdeki Şehir / Doug Aitken, 17 Ağustos
Borusan Contemporary, Ebedi Prelüd, 17 Ağustos
Pera Müzesi, Samih Rifat: "Çok İş Var Yapacak", 17 Ağustos
Pera Müzesi, Ay Işığıyla Dans / Marcel Dzama, 17 Ağustos
Arter, Duvar Çizimi / Can Aytekin, 14 Ocak 2025'ten itibaren
Erimtan Arkeoloji ve Sanat Müzesi, Zihnin Sınırlarında Bir Rota: Fikret Muallâ, 7 Eylül
Arter, Heykel Olma Teşebbüsü / Franz Erhard Walther, 5 Ekim
Görmek için son günler
Merdiven Art Space, Yeryüzünün Sesi / Lütfi Özden, 18 Nisan
Art On, Tam da hikâye bitti sanıyorken / Umut Erbaş, 19 Nisan
Galeri Siyah Beyaz, 2 tek, 19 Nisan
Çağla Cabaoğlu Gallery, Yankı - Rezonans, 25 Nisan
Istanbul Concept Gallery, Mitoloji II: Kişisel bir Mitoloji / Andreas Georgiadis, 25 Nisan
Galerist, Yanardağ Sevdalısı, 26 Nisan
Anna Laudel Gallery, Zamanla Dokunanlar / Belkıs Balpınar, 27 Nisan
Sanatorium, Toprak Parçasının Koptuğu An / Didem Erbaş, 3 Mayıs
İstanbul Araştırmaları Enstitüsü, Çocuk Odaklı Şehir - Bir Eşitlik Arayışı, 4 Mayıs
Arter, Gelecek Zamanın Süregelen Hikâyesi / Angelica Mesiti, 4 Mayıs
Haftaya görüşmek üzere.