Rabih Mroué ile söyleşi+ queer seramik + Argonotlar Ajanda
Bayram tatili sonrası ilk bültenimizde Rabih Mroué ile söyleşi, haftanın okuma önerileri ve Ajanda'ya eklenen yeni sergiler sizi bekliyor.
Mesele geçmişten bir şeyler almak değil, şimdiki zamanı ve geleceği düşünmek
Kundura DocLab vesilesiyle İstanbul’a gelecek olan Rabih Mroué ile dünya ahvalini, tiyatro ve performans ilişkisini ve İstanbul’la bağını konuştuk.
Aynı! Her yerde senin dediğine benzer bir durum söz konusu. Dünya ileriye değil, geriye doğru gidiyor. Lübnan’da ekonomi gerçekten çöktü. 2019 yılından bu yana bir kaosun içinde yaşıyoruz. 2019’da Lübnan lirasının değer kaybetmesi ve yaşanılan ekonomik kriz… Ardından 2020’de, Beyrut’ta, şehrin önemli bir kısmını yerle bir eden büyük bir patlama yaşadık. Sonra COVID… Hepsi üst üste geldi ve gerçekten oradaki halkın neredeyse tüm umutlarını yok etti diyebiliriz. Lübnan halkı bir süredir yönetimi ele geçiren grubun baskısı altında acı çekiyor. Oldukça yozlaşmış ve suça karışmış bir grup bu. Üstelik bugün bu egemen grup esas olarak Hizbullah’ın kontrolü altında. Çünkü ortada bir başkan yok, hükümet yok. İki yıldır başkanımız yok ve tüm büyük kararları, siyasetin tamamını kontrol altında tutan Hizbullah alıyor. Ben 2013’ten beri Berlin’de yaşıyorum. Ama tüm dünyada da demokrasi ve ifade özgürlüğü gitgide kısıtlanıyor. Almanya’da da bu böyle! Tüm bunlarla birlikte yola devam edebilmek hiç de kolay değil.
Koca kanatlı kara kaos
Gizem Akkoyunoğlu’nun Sanatorium’da gerçekleşen “Kudretin Silüetleri” sergisini Oğuz Karayemiş değerlendirdi.
Gizem Akkoyunoğlu da seyirciye artık çoğu durumda unutulmuş olan cadılık mitini yeniden sunuyor. Cadılık bir mitti, zira Katolik Kilisesi’nin eşgüdümünde kadınların şifacılık vb. etkinliklerini ve en önemlisi, kadınların ortaçağın bağrında kazanmaya başladıkları özgürlüklerini ortadan kaldıracak bir savaşın mistik çerçevesi olarak işliyordu. Bunun için Antikçağ’ın pagan kadın rahibelerinin ve kâhinlerinin imgesi yeniden canlandırıldı. İşte “Kudretin Silüetleri”sergisindeki kudret, her şeyden önce bu kehanet kudretidir. Bu yapıtlar, bir cadı maskesi takmış sanatçının 21. yüzyılda dünyanın geleceğine dair karanlık öngörüleri midir? Mirror Lake resminde görülen timsahlar ve betimlenen etkileşimleri neyi simgeler? Ufukta görülen bir felaketi mi yoksa özlenen kurtuluşu mu? Seyirci bütün bu sorularla baş başadır. Sanatçı, has bir antik kâhin gibi simgelerini gösterir ama anlamları keşfetmek seyirciye kalmıştır.
Shirin Neshat’ın öfkesi barış için bir umut çağrısı
Dirimart Pera’daki “Öfke” sergisi vesilesiyle Shirin Neshat’la son dönem çalışmalarını, Türkiye’deki ve İran’daki kadın hakları mücadelelerini konuştuk.
Neden sanatçı olma isteği duyduğuma dair hiçbir fikrim yok ve bunun nedenini bugün de anlamıyorum. Tahran’da olduğum dönemde bir müze veya galeriye hiç gitmemiştim. Bu yüzden, sanatçı olmaya sezgisel olarak nasıl yöneldiğimi gerçekten bilmiyorum. Aslında basit ve romantik bir yaşamın içindeydim, 31 yaşına geldikten sonra olgunlaştım diyebilirim; pek çok sanat eseri gördüm, büyük sanatçılardan etkilendim. Nihayet 11 yıl aradan sonra İran’a gidebildim. Devrimden sonra İran’ın yeni halini görmek, buradaki deneyimlerimi, izlenimlerimi anlatma isteği beni kışkırttı. Fakat bugün sanat yapmanın yolunu bulabildiğim için çok şanslı olduğumu söyleyebilirim, gerçekten beni psikolojik, ekonomik ve profesyonel olarak kurtardı. Yaşamımın odak noktasını buldum, olgunlaştım, değiştim.
Geleneksel, modern, biraz da “kuir”
Ertuğrul Güngör ve Faruk Ertekin’in içinde yaşadıkları coğrafyanın kültüründen etkilenen son dönem üretimleri ve Anna Laudel İstanbul’da devam eden sergileri “Untraditional” üzerine.
Bu figürler genellikle sanatçıların kendisini temsil etse de, iki erkeğin yan yanalığı izleyicinin bakışını rastlantısal bir homoerotizme doğru sürükler. Örneğin “Untraditional” sergisinin ikinci katında yer alan ve girişte izleyiciyi karşılayan water you, u water me isimli eserde iki çıplak erkek görürüz. Aralarında hiçbir diyalog ve etkileşim bulunmamasına rağmen yan yana olmalarının ne anlama geldiğini çözmeye çalışırız. water you, u water me’ninyarattığı muğlaklıktan sonra Oriental Cowboy isimli eser direkt bir kuir perspektif sunar. Sergide en çok dikkatimi çeken eserlerden olan Oriental Cowboy’da, ayçiçek tarlasının ortasında atların üzerine uzanmış iki figürle karşılaşırız. Aralarında bir şey olup olmadığını bir türlü kestiremeyiz. Fakat yarı çıplak, yorgun ve umursamaz halleri, iki erkek arasında yaşanabilecek duygusal ve cinsel birlikteliği çağrıştırır. Yine kovboy imgesinin uluslararası LGBTİ+ kültüründe bir tema olarak sıklıkla karşımıza çıkmasını da bu çağrışımlar bağlamında düşünmekte fayda var.
Argonotlar Ajanda
Argonotlar Ajanda, güncel sergileri takip edebileceğiniz bir rehberdir.
Yeni sergiler
Art On, Her Şeyin Başladığı Yer / Kerem Giriş, 20 Nisan - 11 Mayıs
Galeri Nev İstanbul, Endlessness / Melek Mazıcı, 5 Nisan - 25 Mayıs
Arter, Göründüğü Gibi / Şakir Gökçebağ, 4 Nisan - 10 Kasım
Devam eden sergiler
Pilot Galeri, Bildiğimiz Dünyanın Sonu / Uğur Cinel, 4 Mayıs
Zilberman Galeri, sandalye ile ikinci kez / Zeynep Kayan, 11 Mayıs
Yunt, Görünmeyen Kent, 12 Mayıs
.artSümer, Terra Nullius: Yerçekiminin Hasadı / Deniz Üster, 18 Mayıs
Meşher, Göz Alabildiğine İstanbul: Beş Asırdan Manzaralar, 26 Mayıs
Arter, Farz Et Ki Sen Yoksun, 29 Aralık
Görmek için son günler
Summart Sanat Merkezi, Gölgemdeki Anı(t)lar / Onur Kaymak, 20 Nisan
İstanbul Araştırmaları Enstitüsü, Meşgul Şehir: İşgal İstanbul’unda Siyaset ve Gündelik Hayat, 1918–1923, 27 Nisan
Versus Art Project, In Hoc Signo Vinces / Larissa Araz, 27 Nisan
Galeri Siyah Beyaz, Sanat Bizim Oyun Alanımız / Ardan Özmenoğlu - Gökhan Tüfekçi, 22 Mart - 27 Nisan
Anna Laudel Gallery, Untraditional, 28 Nisan
Dirimart Dolapdere, Yukarı Düşenler / Özlem Günyol & Mustafa Kunt, 28 Nisan
Quick Art Space, Troyalı Kadınlar / Benal Dikmen, 28 Nisan
Pera Müzesi, Gelecek Hatıraları, 28 Nisan
Haftaya görüşmek üzere.